Gazze ve tüm Filistin’de işlenen insanlık suçlarının üzerini örtmek için algoritmalar devreye sokuldu. Siyonist terör rejimi yıllardır yürüttüğü işgal faaliyetlerini ve soykırım niteliğindeki katliamlarını Google, Amazon, Microsoft ve Apple gibi küresel teknoloji şirketlerinin sağladığı dijital altyapılar üzerinden de yürütüyor. Bu şirketlerle yapılan gizli anlaşmalar, bulut sistemlerinde saklanan veriler, yapay zekâyla hedeflenen siviller… Hepsi, Tel Aviv rejiminin savaş suçlarını hem kolaylaştırmak hem de dünyadan gizlemek için kurduğu teknolojik kalkanın parçaları.
Amazon ve Google ile ‘Göz Kırpma’ Anlaşması
Gazze soykırımının başlangıcından bu yana ifşa edilen kirli ortaklığa bir yenisi daha eklendi ancak bu kez tarih daha eski. 2021 yılında Google ve Amazon, siyonist terör rejimi hükümetiyle 1,2 milyar dolarlık büyük bir bulut bilişim anlaşması imzaladı. Ancak bu anlaşma, alışılmışın dışında bir şart içeriyordu: "Göz kırpma mekanizması" adı verilen gizli bir sistem.
Siyonist terör rejimi, yabancı mahkemeler ya da güvenlik kurumlarının kendi verilerine erişim sağlayabileceğinden endişeliydi. Bu nedenle, Google ve Amazon’un yabancı otoritelerden gelen veri taleplerine uyduğunda, bunu doğrudan söyleyemese bile gizli bir işaretle siyonist terör rejimine bildirmesini istedi.
Bu işaretler para transferleriyle verilecekti. Örneğin, ABD’den bir talep gelirse +1 ülke koduna karşılık olarak 1.000 şekel, İtalya için +39 koduna karşılık 3.900 şekel ödenecekti. Eğer hangi ülke olduğu bile açıklanamıyorsa, 100.000 şekel gibi daha yüksek bir ödeme yapılacaktı.
Bu sistem, hukuk uzmanları tarafından “yasalara aykırı olmasa da yasaların ruhuna aykırı ve riskli” olarak değerlendirildi
Anlaşmaya göre şirketler, siyonist terör rejimi ordusu ve güvenlik kurumlarının hizmetlerini askıya alma ya da sınırlandırma hakkına sahip değil. Siyonist terör rejiminin teknoloji hizmetlerine erişimi, ihlal olsa bile kesilemez.
Bu gizli hükümler, Siyonist terör rejiminin Google ve Amazon’a yönelik çalışan baskısı, insan hakları ihlalleri ya da uluslararası davalar gibi tehditlere karşı önlem olarak geliştirildi. Şirketler bu şartları kabul ederek iç prosedürlerini siyonist rejime uyarlamayı da kabul etti.
Bu mekanizma, “Project Nimbus” (Nimbus Projesi) adı verilen yedi yıllık bir bulut anlaşmasının parçası olarak hayata geçirildi. Anlaşma, kamu kurumları ve askeri verilerin ticari veri merkezlerine taşınmasını öngörüyor.
Microsoft, aynı proje için teklif vermişti ancak bazı talepleri kabul etmediği için elenmişti. Geçtiğimiz ay ise Microsoft, siyonist terör rejiminin Filistinlilere yönelik kitlesel gözetim sistemini kullanarak şirket politikalarını ihlal ettiğini gerekçe göstererek bazı hizmetlerini sonlandırdı.
Nimbus anlaşması kapsamında ise Google ve Amazon'un siyonist terör rejimine karşı bu tür tek taraflı yaptırımları uygulaması yasak.
Siyonistlerin Yapay Zekâ Savaşının Gizli Ortakları
Yakın zamanda yayımlanan raporlar, teknoloji şirketlerinin uluslararası insancıl hukuk ihlallerine olası suç ortaklığını ifşa etti.
The Nation dergisi, Palantir'in siyonist terör rejimi ordusuna gelişmiş ve güçlü hedefleme yetenekleri sağladığını, bunun da şirketi Gazze'deki toplu sivil ölümlere katkıda bulunmakla suçlanabilecek bir konuma getirdiğini ortaya çıkaran bir makale yayımladı.
The Cradle ise hem Palantir hem de Starlink’in potansiyel suç ortaklığına dikkat çeken bir makale yayımladı. Haberde, "Palantir’in teknolojik araç cephaneliği şu anda işgal ordusu tarafından kullanılıyor, bu da şirketin devam eden soykırıma suç ortaklığı yaptığına dair hiçbir şüphe bırakmıyor" ifadelerine yer verildi. Starlink’e dair ise, sistemin Gazze'de kullanımına onay verilmesinin askeri operasyonları desteklemiş olabileceği ve özellikle Şifa Hastanesi’ne yapılan kuşatmada işgal güçlerinin bu sayede avantaj sağladığı, bunun da sivil ölümler ve geniş çaplı yıkıma yol açtığı öne sürüldü.
The Intercept, siyonist terör rejiminin önde gelen devlet silah şirketlerinin Google ve Amazon'dan bulut hizmeti almak zorunda olduğunu ortaya koydu. AP News’e göre Google, Amazon ve Microsoft, işgal ordusuna gelişmiş yapay zekâ ve bulut altyapısı sağlayarak Gazze ve Lübnan'daki ölümcül operasyonları kolaylaştırdı. AP’nin ulaştığı askeri sunumlarda Microsoft Azure, Google Cloud ve Amazon Web Services logoları öne çıkıyor; bu da çatışma süresince bu platformlara yoğun şekilde başvurulduğunu gösteriyor. Amazon ve Google'ın sunduğu hizmetler özellikle Project Nimbus (Nimbus Projesi) kapsamında gerçekleşiyor ve 7 Ekim 2023 sonrasında bu iş birliğinin derinleştiği bildiriliyor. Benzer şekilde, The Guardian, Microsoft’un 7 Ekim sonrası işgal ordusuyla iş birliğini genişlettiğini, Azure bulut hizmetlerinin yanı sıra yapay zekâ ve istihbarat desteği sağladığını ortaya koydu. +972 Magazine tarafından yürütülen bir araştırma da büyük teknoloji firmalarının işgal askeri operasyonlarına verdiği desteği gözler önüne serdi.
The Washington Post, Google Cloud çalışanlarının işgal ordusu ile doğrudan çalışarak yapay zekâ araçları geliştirdiğini, bu durumun şirketin kamuoyuna yaptığı “yalnızca sivil kurumlarla çalışıyoruz” yönündeki açıklamalarla çeliştiğini bildirdi. The Guardian ayrıca, siyonist işgal rejiminin Unit 8200 biriminin, Filistinlilere ait ele geçirilen verilerle ChatGPT benzeri bir model geliştirdiğini; bu projede, yedek askerlik yapan Google, Meta ve Microsoft çalışanlarının da görev aldığını ortaya çıkardı.
Ayrıca Microsoft’un, işgal ordusuna OpenAI’nin GPT‑4 modeline büyük ölçekli erişim sağladığı bildirildi. İç yazışmalara göre, OpenAI’nin yapay zekâ araçlarının işgal ordusu tarafından kullanımı, 2023 Ekim’inden bu yana ciddi oranda artış gösterdi. Özellikle Gazze’ye yönelik en yoğun bombardıman döneminde bu sistemlerin hedef belirleme ve ölümcül operasyonlar için kullanıldığı iddia edildi.
Sizi Görüyor, Duyuyor, İzliyor: Siyonistlerin Teknolojisi Parmaklarınızın Ucunda
Siyonist terör rejiminin sözde Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun bir konuşmasında sarf ettiği “Cep telefonu kullanan herkes, aslında bir parça israile sahip” sözü küresel gözetim sisteminin merkezindeki aktörlerden birinin açık itirafıydı. Çünkü siyonist terör rejimi son 20 yılda yalnızca fiziksel değil, dijital gözetim araçlarını da dünyanın dört bir yanına yaymış durumda. Ve bu yayılma, yalnızca casus yazılımlarla değil, küresel teknoloji şirketleriyle yapılan ortaklıklarla gerçekleşiyor.
Apple ile Sessiz Ortaklık
Apple’ın siyonist terör rejimiyle olan iş birliği altyapı düzeyinde oldukça derin ve stratejik bir bağ içeriyor. Apple’ın güvenlik çipleri, kablosuz iletişim modülleri ve batarya yönetim sistemlerinde kullanılan bazı temel teknolojiler siyonist rejim merkezli mühendislik ekipleri tarafından geliştiriliyor. Özellikle Herzliya ve Haifa’daki Apple Ar-Ge merkezleri, dünya genelinde iPhone donanım ve güvenlik yazılımlarına katkı sunan ana lokasyonlardan sayılıyor.
Siyonist terör rejimi merkezli Anobit Technologies şirketi, 2012 yılında Apple tarafından satın alındı ve o tarihten itibaren Apple cihazlarında kullanılan NAND flash bellek yönetim teknolojileri buradan sağlanıyor. Anobit’in eski çalışanlarının bir kısmı, siyonist terör rejimi askeri teknolojileriyle yakın ilişkili Ar-Ge alanlarında tecrübe sahibi. Bu da Apple’ın, farkında olarak ya da olmayarak, askeri-teknolojik bilgi altyapısıyla temas ettiğini gösteriyor.
Ek olarak, iOS işletim sisteminde kullanılan bazı güvenlik modülleri, siyonist terör rejiminin siber güvenlik ekosisteminden doğan şirketlerin algoritmalarına dayandırılıyor. Apple, bu sistemleri kullanıcı gizliliğini korumak amacıyla tanıtıyor olsa da, bu yazılımların istisnai durumlarda devletle paylaşım konusunda gri alanlar bıraktığı biliniyor.
Bu bağlamda, Apple kullanıcılarının cihazlarında yer alan bazı unsurlar, siyonist terör rejimi menşeli ya da siyonist rejim etkisi taşıyan yazılım ve donanım bileşenlerine dayanıyor.
Pegasus Skandalı: Cebinizdeki Ajan
Siyonist terör rejimi merkezli NSO Group tarafından geliştirilen Pegasus casus yazılımı, "zero-click" sızma yöntemiyle kullanıcının hiçbir işlem yapmasına gerek kalmadan telefona yerleşiyor. Kurulduğu anda cihazın tüm verilerine erişiyor, kamera ve mikrofona uzaktan erişim sağlayabiliyor. 2021 yılında sızdırılan veriler, 50 binden fazla kişinin hedef alındığını gösterdi. Bunlar arasında gazeteciler, insan hakları savunucuları, diplomatlar ve siyasetçiler bulunuyordu.
Ayrıca siyonist terör rejiminin Polis Teşkilatı tarafından da izinsiz iç gözetim faaliyetlerinde kullanıldı.
Mossad’dan Küresel Elektronik Casusluk İtirafı: “Her Ülkeye Sızdık”
Eski Mossad başkanı Yossi Cohen, siyonist terör rejiminin dünya genelinde gizli operasyonlarda “manipüle edilmiş ekipmanlar” (hem patlayan hem de gizlice istihbarat toplayan cihazlar) kullandığını açıkladı.
Hangi ülkelerde kullanıldığını belirtmeyi reddederek yalnızca şu ifadeyi kullandı:
“Aklınıza gelebilecek her ülkede.”
Cohen böylece küresel müdahale ve siber sabotaj faaliyetlerinin büyük yelpazesini açıkladı. Bu sözlerin arkasından gelen somut olay ise 2024 yılında Lübnan'da yaşandı.
17 Eylül 2024’te, Lübnan genelinde binlerce çağrı cihazı eş zamanlı olarak infilak etti. Patlamalarda çok sayıda Hizbullah mensubu yaralandı ve iletişim ağı çöktü. Mossad’ın, göğse yakın taşınmaları nedeniyle telsiz benzeri bu cihazları hedef seçtiği belirtildi.
Siyonist terör rejimi istihbaratı, Tayvan merkezli “Gold Apollo” markasını kullandı. Şirketin haberi olmadan, içerisine PETN türü hassas patlayıcı yerleştirilmiş çağrı cihazları üretildi. Cihazlar paravan şirket kurularak satıldı. Patlamaların dikkat çekmesi ve “doğal görünmesi” için cihazlara acil durum sinyali gibi algılanacak özel bir zil sesi yerleştirildi.
En dikkat çekici açıklama ise bizzat Mossad ajanlarından geldi:
“israile hiçbir şekilde bağlanamayacak deniz aşırı şirketler yaratma konusunda inanılmaz bir yeteneğimiz var.”
Siyonist terör rejiminin bu tür teknolojik müdahaleleri, sadece düşman ilan ettiği yapılarla sınırlı değil. Eski Mossad başkanı Yossi Cohen’in sözleri ışığında değerlendirildiğinde, “Aklınıza gelebilecek her ülkede” yürütülen bu faaliyetlerin, çok sayıda ülkenin stratejik kurumlarına kadar sızmış olabileceği görülüyor. Bu durum; haberleşme altyapıları, savunma bakanlıkları, enerji tesisleri, diplomatik misyonlar ve hatta özel sektör yazılım altyapıları gibi yerlerin gizli hedefler hâline gelmiş olabileceğini gösteriyor. Siyonist terör rejiminin teknoloji ihraç ettiği, yazılım geliştirme iş birlikleri yürüttüğü veya siber güvenlik çözümleri sunduğu her ülke, potansiyel bir gözetim veya sabotaj operasyonunun parçası olabilir. Dolayısıyla, siyonist terör rejimi menşeli ya da siyonist bağlantılı herhangi bir elektronik sistem “gizli kapı” işlevi görebilir. Bu da ulusal güvenlik açısından ciddi bir tehdit anlamına geliyor.




