Allah`ın adıyla… İslam`ın Müslümanlara olan armağanlarından olan biri de Kurban Bayramı`dır. Kurban Bayramı, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail`in zorlu sınavlarını verdikleri günün yıl dönümüdür. Hz. İsmail`in bıçaktan kurtuluşunun bayramıdır. Allah`a kurban sunarak ona yakınlaşmaktır. Allah`a karib olmayı kutlamaktır Kurban Bayramı. İşte o gün, bu zaman diliminde. Başta şunu belirtelim ki bu bayram günlerinde Mısır`da darbenin tahakkümü altında ezilenler, Suriye`de zulüm altında inleyenler bir yandan Türkiye`de yıllardır birbiriyle bir bayram geçirmenin hasretiyle yanan Yusufîler, muhacirler ve onların aileleri bir yandan içimizi yakıyor. Fakat öyle veya böyle bu bayram bizim. Kalplerimiz yaralı, gönüllerimiz hüzünlü olsa da bu bayramın Allah`ın lütfu olduğunun bilinciyle 'bu bayram bizim bayramımız' diyoruz.

Asıl mevzumuza gelelim. Her bayram gelip geçtiğinde genellikle hayıfla, hasretle dile getirilen 'nerde o eski bayramlar?' ifadesine binaen eski bayramları masaya yatırmak istedik.

Neden 'nerde o eski bayramlar' denilip eski bayramlara hasret duyuluyor? Eski bayramlar ile bugünkü bayramlar arasındaki fark nedir? Eski bayramlarda olup bugünkü bayramlarda olmayan nedir?

Eski bayramları kurcaladığımızda işin açıkçası en başta bugünkü bayramlarda olan bayram ikramlarını eski bayramlarda görmenin mümkün olmadığını görüyoruz. Hayat şartlarının zorluğunu ve maddi imkansızlıkları bu açıdan eski bayramlarda rahatlıkla okuyabiliyoruz. Buna bir örnek verelim. Eski bayramlarda bizim buralarda herkes bayram yemeği yaparmış. Bayramlaşmaya gelenler de bahçeye kurulan sofradaki bayram yemeğinden birer kaşık alır gidermiş. Bayram yemeği olarak da genellikle bulgur pilavı yapılıyormuş. Maddi durumu biraz iyi olanlar bulgur pilavı yerine pirinç pilavı veya makarna yaparlarmış. Eski bayramlarda bir evde pirinç pilavı veya makarnadan bir kaşık yiyenler o evi diğer arkadaşlarına ve dostlarına haber verirmiş. Neyse, eski bayramlardaki yemek ve ikram mevzusunu geçelim.

Evet, eski bayramlarda bugünün maddi imkan ve zenginliklerinin getirdiği türlü türlü şekerleme ve tatlı çeşitleri yoktu. Miller uzaklıktaki, kıtalar ötesindeki biriyle görüntülü konuşmayı veya çok uzun mesafedeki bir şehre çok kısa bir süre zarfında gidip gelmeyi sağlayan bugünün dudak uçuklatan iletişim teknolojisi ve ulaşım imkanları da yoktu. Ama fakirliklerin, garibanlıkların, yoklukların, darlıkların ve imkansızlıkların bağrında bir sıcaklık vardı. Belki kıtalar ötesiyle anında görüşülemiyordu, fakat görüşemeyenlerin arasında hakiki bir hasret ve muhabbet, görüşebilenlerin arasında da yapmacık değil gerçek bir samimiyet vardı. İmkanlar azdı, lakin olan kıt imkanların da hakkı veriliyordu. Yani anlayacağınız eski bayramlar diye yad edilen bayramlar ile bugünkü bayramlar arasındaki en büyük fark samimiyet, sıcaklık ve ziyaretleşmeydi. Çok da tarihe inmeye gerek yoktur. Yirmi yıl önceki bayramlarda bile bu samimiyet, sıcaklık ve ziyaretleşmeyi görmek mümkündü.

Evet, yirmi yıl önceki bayramlarda şimdiki toplu bayramlaşmalar yoktu. Fakat coşku, heyecan doruktaydı. Yüzler güleçti. Çocukların heyecanı ve koşuşturması ise zaten bayramdan bir hafta önce başlardı. Bayram öncesinden çocuklardan, gençlerden, orta yaşlardan oluşturulmuş ziyaret ekipleri bayramda gidilmedik, ziyaret etmedik ev bırakmazlardı. Bayramda herkes birbirini görev bilinciyle ziyaret ederdi. Hastalar ve yaşlıların ayağına gidilip hayır duaları alınırdı.

Hasılı eski bayramlarda yokluk ve imkansızlığın bağrında samimiyet, sıcaklık gibi güzellikler vardı. Bugünkü bayramlarda bu samimiyet ve sıcaklığın olması, eskisi gibi herkesin birbirini ziyaret etmesiyle mümkün olabilir. Toplu bayramlaşmalar da bu zamanın bayramlarının güzelliklerindendir. Fakat bu toplu bayramlaşmaların ziyaretleşmeleri sekteye uğratmaması lazımdır. Toplu bayramlaşmada bayramlaşırız deyip bayramlaşma ziyaretinde bulunmayarak bayram coşkusunu bir iki saatlik toplu bayramlaşma saatine indirgediğimizin farkında olmalıyız. Toplu bayramlaşma olsa dahi mümkün mertebe herkesin birbirine bayram ziyaretinde bulunması; hastaların, yaşlıların, yetimlerin, öksüzlerin; şehit, muhacir ve Yusufîlerin ailelerinin ve çocuklarının ziyaret edilmesi ve ziyaret ettirilmesi bugünkü bayramlarımıza da eski bayramların tadından tat katacaktır. Koşuşturma, yoğunluk, bir oturup bir kalkan gruplar, ekipler bayramı bayramlaştıracaktır.

Kurban vesilesiyle Rabbe teslimiyetin, karibliğin ve yakınlaşmanın en doruğunda bayramı yaşamak, bayramlaşmak temennisiyle Kurban Bayramı`nız mübarek olsun!