Suç-ceza ilişkisi, adaletin var olup olmadığının en önemli göstergelerindendir.

İşlenen suça karşı verilen ceza ve bu cezanın suça oranı, adalet terazisinin sağlıklı ölçüp ölçmediğinin nişanesidir.

Bir diyar küfürle devam edebilir ama zulümle asla! Herkes yaptıklarının karşılığını mutlaka görecektir. Bu dünyada hakkıyla alınmayan hakların ahı, öbür tarafta mutlaka çıkacaktır.

Suça karşı cezaların infazı, cezanın varlığı kadar önemlidir. “Tuz koktuysa” deyimi, yargının veya adaletin bizzat kendisinin işlevsiz kalmasını, sağlıklı işlememesini anlatmak için kullanılmıştır.

Tuz koktuysa, artık gıdayı koruyacak bir şey kalmamıştır, demektir. Adalet terazisi saptığı yerde, artık ülkeyi düzeltecek/koruyacak bir güç de kalmamıştır, demektir.

Adalet herkes için lazımdır. İktidarların salahiyeti ve devamı için de olmazsa olmaz bir unsurdur.

Elbette, icranın ülkeyi yönetirken adaleti sağlaması çok önemlidir. Ancak bunun yanında, birçok olumsuzluğun önüne geçecek olan “ahlak ve erdemlilik” konusu çok daha önemlidir.

Trafikte, sokakta, caddede yaşanan olumsuzlukların önüne geçmek için bugünlerde TBMM’nin gündemine gelmesi beklenen bir düzenleme var: 11. Yargı Paketi…

Adalet Bakanlığı’nın çalışmalarını tamamladığı yeni paketin yakında Meclis’e sunulması bekleniyor.

Yaklaşık 40 maddeden oluşacağı belirtilen pakette, trafikten sanal bahise kadar birçok konuda ceza artırımı yer alıyor.

Buna göre trafik suçlarıyla ilgili cezalar artırılıyor. Yol kesmenin cezası 1 yıldan 3 yıla çıkarılacak. Aracı başka bir yere yönlendirme durumunda ceza 2 yıldan 5 yıla kadar artırılacak.

Düğün, kutlama gibi etkinliklerde veya meskûn mahalde gerçek silah kullananlara 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.

Suça sürüklenen çocuklar ve suç örgütleri ile ilgili cezalar da artırılacak.

Sanal bahis suçlarında, yasal olmayan faaliyetlerde bulunanlara yönelik cezalar ağırlaştırılacak.

Oysa ahlaki veya doğru olmayan bir davranış biçiminin yasal olması, onu ahlaki veya doğru kılmaz.

Uyuşturucu, alkol, kumar, faiz yasal olunca, bunlar birden ahlaki hâle gelmez; onlardaki tahribat da ortadan kalkmaz.

Burada asıl vurgulamak istediğim husus şudur:

Suça gereken cezalar verilmelidir; yasal boşluklar varsa bunlar bir an önce giderilmeli, hak edilmiş ama uygulanmayan cezalar varsa bunlar mutlaka takibe alınmalıdır.

Ancak bundan önce, kalplere ve zihinlere erdemli davranış biçimlerini yerleştirecek faaliyetlere ağırlık vermemiz şarttır.

Aksi takdirde cezaevleri yetmeyecek, ülkeyi açık bir cezaevi hâline getirmiş olacağız. Ama yine de elde etmek istediğimiz başarıyı elde edemeyeceğiz.

Erdemli bir toplumda suç da ceza da az olur. Bu gerçeğe yoğunlaşmak, en doğru yol olacaktır.