Köy köy, ilçe ilçe, il il düzenlenen etkinliklerle Peygamber Efendimizin mesajları halklara anlatılmaya devam ediliyor. Biz de bulunduğumuz mekandan manen bir seyehat gerçekleştirelim istedik.
Onbinlerin katılımıyla Serhad`ın Van`ında gerçekleşen Kutlu Doğum Programındayım. Programı Peygamber Sevdalıları Platformu düzenlemiş. Ancak bu platform ve altındaki derneklerin isimlerini, amaçlarını, neler yaptıklarını halkımıza anlatmada gözüme eksiklikler ilişiyor. Oysa halkın en doğal hakkıdır ki bu insanları kimler buraya topluyor, neler yapıyorlar, bunlara bu etkinlik sonrası nasıl ulaşabilirim, sorularına cevap bulsunlar. İşin ihlas boyutu ayrı davetin sahiplerinin halklara ilan edilmesinin ayrı şeyler olduğu fikri doğuyor.
Maşaallah görüyorum ki, aşkla, şevkle, kadın, çocuk, genç, yaşlı onbinler Beşyolu doldurmuş. Giriyorum kalabalığa ve gözüme kestirdiğim Peygamber Sevdalılarına sorduklarımın cevabını almaya başlıyorum.
'Abi valla bu etkinlikler bizi kendimize getiriyor. Keşke böyle kitlesel kutlamalar yıl içinde defalarca yapılsa. Mesela niçin Mekke`nin fethinin yıldönümü, Hicret, Veda Haccı ve Hutbesi vesair çok önemli sayılabilecek siyer kesitleri böyle kutlamalarla bize hatırlatılmıyor?'
Bir başkası 'Hocam ahlaki yapımıza uygun organize edilmiş böyle etkinliklere hasretiz. Ben gönül rızasıyla ve rahatlığıyla eşimi ve kızımı da getirdim. Onlar da bayanların arasında izliyorlar.'
Bir genç gözüme ilişiyor alıyorum ondan sorumun cevabını: 'Gençlerimize yani bizlere onun hayatı daha iyi anlatılmalı. Anlatılır, eskiden evlerde bilge dedelerimiz vardı. Şimdi o da azalmış. Bu organizeyi yapanlar bu açığı kapatabilmelidir. O gözümüzün nurunun gençlere her bir tavsiyesi bugünde en büyük bir sermaye haline getirilebilmeli. Mesela kaç gencimiz O`nun (sav) haber vermesiyle Kıyamet Gününde Allah`ın gölgeleyeceği kişilerden birinin 'Gönlü Camiye bağlı genç' olduğunu biliyor.'
Devam ediyorum yaşlı bir dedeciğimle karşılaşıyorum. Beyaz sakalı, iki büklüm olmuş beline rağmen, gözlerinden akıttığı yaşlar belli ki, gerçek aşkı bulduğunu gösteriyor. Ağlayarak: 'Di paşîya umrê xuda min vîjî dî. Bi hezara Müsliman ji bona roniya ça`va hatîye vêdera. Kî vî xebatê kirîbe xwedê wan bi pêxemberra heşr bike'
Sonra aralarına dalmadan bayanlarla erkekler arasındaki güvenlik şeridinin önüne geldim. Beyaz tülbentli bir bacıma, 'Niçin buradasınız' dedim.
Cevaben: 'Peygamberimin Kutlu Doğum Programına gitmeyip nereye gideceğim ki? Burada anlatılanları, gördüklerimi, bu insanların Peygamberimize olan aşklarını gidip yaşlı anneme ve buraya gelemeyen komşu kızına da anlatacağım. Anladığım kadarıyla sanki siz gazetecisiniz abi. O zaman sizin vasıtanızla bu programı düzenleyenlere sesleniyorum: Onların da hanımları, bacıları yok mu? Niçin gelip bizi evlerimiz de ziyaret etmiyorlar. Kapımız onlara açık. Hatta beraber gelsinler. Eşlerimiz de bu programı düzenleyenlerle tanışmış olurlar. Size zahmet bunu yazmayı ihmal etmeyin' diye de tembihte bulunuyor, benim dini bütün halkımın kadını…
Genç bir bacım aradan sıyrılarak o da mesajını veriyor:
'Biz kızlar… En çok biz kızlar peygamberimize minnet borçluyuz. O olmasaydı biz belki yaşamıyor olacaktık. Geçen okudum… Sonra sahabi olmuş cahiliyede on sekiz kız çocuğunu diri diri toprağa gömen babaları ıslah etmiş benim peygamberim. Tüm insanlık bu devrime ve onun getirdiklerine bile baksa onun yoluna canını vermeye hazır olmaz mı?'
İşte böyle can dostlar! Daha bir çok katılımcı kardeşle manen yapmış olduğumuz hasbihale son verip geri geldik Yusuf`un mekanına. (Ne de olsa 19:30`da akşam sayımı olacak)
Sonra duyuyoruz! Türkiye`nin dört bir yanında Peygamber Sevdalıları Platformu yüzbinleri bir araya getirmesine rağmen kimsenin ne yazılı ne de görsel Medya`da bahsettiğine şahid olmuyoruz.
Doğruhaber`imiz de olmasa nasıl öğrenir, görürdük o manzaraları deyip 'Değeri tam da bilinmeyen' gazetemizi çıkaranlara minnet borçlu olduğumuzu zikredemeden geçemiyorum.
Yüzbinleri görmeyen, görmek istemeyenlerin karakteristik özelliği bu. Onlar hakkı, güzeli 'örtüyorlar' 'gizliyorlar' ki insanlar gerçek kurtuluş yolunu bulamasınlar.
Ne garibtir! O`nun (sav) görmediği halde vasıflarını dedesi Abdulmuttalib`e anlatan Yemen Kralı Seyf b. Zi Yezen 'Ne olurdu, O`nu afet ve belalardan ben koruya idim' derken bugün ise Müslümanlığına toz kondurmayan zavallılar meydanlardaki Peygamber Sevdalılarını görmezden geliyorlar.
Seyf b. Zi Yezen`in ömrü yetmeyip O`nu (sav) görmemiş olsa da, zavallılar gözlerini kapatıp kendilerine dünyayı karanlığa çevirseler bile güzel günlerin habercisi milyonlarca 'Peygamber Sevdalısı' coğrafyamın her karışında LEBBEYK YA RESULALLAH diyor.
Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam ile haşr olma temennisiyle Allah`a emanet olunuz.