Son yıllarda dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de etkisini artıran cinsiyet ideolojisi, özellikle genç bireyler üzerinde yıkıcı etkiler bırakmaya başladı. Sosyal medyada parlatılan LGBT kimlikleri, kısa yoldan şöhret, kabul görme ve “özgürlük” vaadiyle genç zihinleri etkisi altına alırken; psikolojik desteğe ihtiyaç duyan pek çok genç, bilimsel rehberlik yerine ideolojik yönlendirmelere maruz kalıyor.
Aile desteğinden yoksun, kimlik arayışı içinde olan birçok genç; LGBT propagandasını yaygınlaştıran fenomenlerin etkisine giriyor. Bazı sözde ruh sağlığı uzmanları, erkek çocuklara “kendini kadın gibi hissetmenin normal” olduğunu empoze ediyor; cinsiyet disforisi yaşayan bireylere tek çözüm olarak cinsiyet değiştirme ameliyatını sunuyor. Oysa bu süreçlerin geri dönüşü olmadığı gibi, pek çok genç bu tercih sonrası derin bir pişmanlık ve psikolojik yıkım yaşıyor.
Bazı uzmanlar, “Bu bir yönlendirme değil, kurtuluş sunumu” diyor. Ancak sahadaki tablo farklı: Son yıllarda intihara sürüklenen, bunalıma giren veya geçirdiği operasyonlardan sonra ağır sağlık sorunları yaşayan çok sayıda genç, bu ideolojik telkinlerin bedelini hayatıyla ödüyor. Son olarak Edirne’de yaşayan bir genç 13. kattan atlayarak intihar etti. Bu sapkın hareketlerin temsilcileri durumu yaşam tarzına müdahale olarak ele alsa da bu değişimlerin gençler üzerindeki olumsuz etkileri sık sık basına konu oluyor.
Bu tablo, “özgürlük” kisvesi altında yürütülen ideolojik projelerin artık bir halk sağlığı meselesine dönüştüğünü gösteriyor. Bilimsel veriler ve toplum değerleriyle çelişen bu yönlendirmelerin, gençlerin ruhsal bütünlüğünü zedelediği açık. Buna rağmen, LGBT çizgisindeki dernek ve platformlar herhangi bir denetime tabi tutulmaksızın faaliyetlerini sürdürüyor.





