Çin’in başarısı; büyük bir yetenek havuzu, geniş bir üretim altyapısı ve yeni teknolojilerin hızlı ve etkili biçimde test edilebildiği büyük bir iç pazar gibi yapısal unsurlara dayanıyor. Ayrıca devletin sunduğu destekleyici politikalar, inovasyonu hızlandırarak fikirlerin laboratuvardan üretim hatlarına taşınmasını kolaylaştırdı.

Bu ortam; elektrikli araçlar, biyomedikal teknolojiler, kuantum teknolojileri ve küresel navigasyon gibi kritik sektörlerde ilerlemeyi teşvik ederek Çin’i uluslararası inovasyon kapasitesi endekslerinde üst sıralara taşıdı.

Ancak uzmanlar, özellikle temel araştırmalar ile bilimsel bulguların sürdürülebilir endüstriyel uygulamalara dönüştürülmesi konusunda Çin’in hâlâ çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduğuna işaret ediyor.

İnovasyon Yarışı

“Çin inovasyon yarışını kazanıyor mu?” başlıklı Financial Times analizine göre, “Geçmişte Çin dünyanın fabrikasıydı, ancak araştırma ve geliştirmeye yönelik sürekli odağı ülkeyi artık dünyanın laboratuvarı hâline getirdi.”

The Economist ise “Çin bir sonraki aşamada neye hükmedecek?” başlıklı haberinde, Çin’in elektrikli araçlar, güneş panelleri ve açık kaynak yapay zekâdaki teknolojik liderliğinin yanı sıra iki alanda daha hızla ilerlediğini vurguluyor: otonom araçlar ve yeni nesil ilaçlar.

Her iki sektörün yükselişi, Çin’in inovasyon modelinin nasıl işlediğine dair önemli ipuçları taşıyor. Devasa yetenek birikimi, geniş üretim üssü ve büyük iç pazar, Çin’i hızla küresel değer zincirinin üst sıralarına taşıyor.

Otonom taksi üretimi, elektrikli araçların kitlesel üretiminden ve Çin’in lidar ile diğer sensör teknolojilerinde hâkimiyetinden büyük ölçüde faydalandı. Biyomedikal tarafta ise hastaların klinik deneylere olan yoğun talebi ve jenerik ilaçlardan elde edilen kârlar, inovasyon hızını artırdı.

Çin’in başarısındaki en şaşırtıcı faktörlerden biri ise akıllı ve esnek düzenleyici kurumları. Yerel yönetimler, diğer sektörlerde olduğu gibi uygun krediler ve çeşitli desteklerle şirketlere yol açtı.

Rapor, Çin’den gelen yeni bir düşük maliyetli inovasyon dalgasının dünyaya yayılacağını, Pekin’in bunu çeşitli yollarla başaracağını belirtiyor.

Ucuz Çin ilaçları özellikle gelişmekte olan ülkeler için fayda sağlayabilir. Ancak Çinli şirketler için asıl büyük ödül, küresel ilaç şirketlerinin kârlarının %70’inin geldiği son derece kârlı Amerikan pazarı.

Otonom taksiler ise muhtemelen tipik Çin teknoloji ihracatı yolunu takip edecek: kendi yerli sektörüne ve güvenlik endişelerine sahip ABD tarafından yasaklanacak, fakat yerel girişimlerin geri kaldığı pek çok başka pazarda hızla yer edinecek.

Stratejik Dönüşüm

Çinli gazeteci Suad Yai Xin Hao, Sky News Arabia Economy’ye verdiği demeçte şunları söylüyor:

Çin, geleneksel “dünyanın fabrikası” rolünden “dünyanın laboratuvarı”na dönüşüyor. Bu, ulusal inovasyon kapasitesinin gücünü ve bilimsel yetkinliklerdeki hızlı gelişimi yansıtıyor.

Resmî veriler, Çin’in küresel inovasyon kapasitesi endeksinde en önemli ilk 10 ülke arasında yer aldığını doğruluyor.

Çin, son dönemde önemli başarılar elde etti: yerli üretim ilk orta menzilli yolcu uçağı C919’un ticari hizmete girmesi; kuantum bilgisayar ZU Chongzhi-3’ün geliştirilmesi; GPS’e alternatif BeiDou navigasyon sistemindeki ilerlemeler; elektrikli araçlarda üretim ve satışta dünya liderliği.

Çin’in başarısı; inovasyonun laboratuvardan üretime aktarılmasını kolaylaştıran entegre bir sanayi ekosistemi ve yeni teknolojilerin test edilmesine imkân veren dev bir iç pazar sayesinde mümkün oldu.

Yazar, bu ilerlemenin ulusal kalkınma planlarıyla uyumlu olduğunu belirtiyor. 14. Beş Yıllık Plan, yapay zekâ, kuantum teknolojileri ve yarı iletkenlerde inovasyonu güçlendirmeye odaklanırken; 15. Plan’ın hedefi büyük teknolojik atılımlar yapmak, küresel etkiye sahip bir inovasyon ekosistemi kurmak ve uluslararası bilimsel iş birliğini artırmak olacak.

Ancak Çin’in temel araştırmaya yatırımı artırması ve bilimsel sonuçları endüstriyel uygulamalara dönüştürme verimliliğini iyileştirmesi gerektiğini de vurguluyor.

Çin’in Üstünlüğü

Şinhua Ajansı’nın raporuna göre: Çin, son 25 yılda onaylanan küresel nanoteknoloji patentlerinin %43’üne sahip.

2000–2025 arasında dünya genelinde 1,07 milyon nanoteknoloji patenti verildi; Çin bunların 464 binini aldı ve ABD, Japonya ve Güney Kore’nin toplamını geçti.

Çin’in patent portföyü ağırlıklı olarak yarı iletken cihazlar, katalitik kimya, biyomedikal teknoloji ve yeni malzemeler üzerinde yoğunlaşıyor.

Pekin, Şanghay, Shenzhen ve Suzhou yarı iletkenlerde; Pekin, Şanghay ve Guangzhou biyomedikal patentlerde önde geliyor.

Çin Bilimler Akademisi, 23.400 patentle dünya lideri durumda.

Mayıs ayı itibarıyla Çin’de nanoteknoloji alanında faaliyet gösteren şirket sayısı 34.500’ü aşmış durumda; bunların 739’u borsada işlem görüyor ve sektörde 9,92 milyon kişi çalışıyor.

Net Bir Strateji

Uluslararası ekonomi profesörü Dr. Ali El-İdrisi, Sky News Arabia Economy’ye yaptığı değerlendirmede şunları söylüyor:

Çin artık yalnızca “dünyanın fabrikası” değil; devasa araştırma-geliştirme yatırımları, genişleyen bilim insanı ve mühendis kadrosu ile “dünyanın laboratuvarı”na dönüşüyor.

Son on yılda Ar-Ge harcamalarını büyük ölçüde artıran Çin, gelişmiş ekonomilere yaklaşarak yapısal bir dönüşüm ortaya koydu.

Çin, yapay zekâ, yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar ve 5G–6G iletişim teknolojileri gibi stratejik alanlarda dünya lideri hâline geldi.

Bu dönüşüm, “Made in China 2025” gibi uzun vadeli stratejilerin sonucu; hedef, yabancı teknoloji bağımlılığını azaltmak ve yüksek teknoloji değer zincirini yerelleştirmek.

ABD’nin çip ihracat sınırlamaları ve diğer teknoloji kısıtlamalarına rağmen Çin, yerli alternatifler geliştirmeye ve teknolojik egemenliğini güçlendirmeye devam ediyor.

El-İdrisi, bu politikaların Çin’i gelecek yıllarda küresel teknolojik liderlik yarışında zorlu bir rakip haline getireceğini belirtiyor.

Muhabir: Mehmet Yaman