Haber-Yorum

Baklava Kutusu ve Grup Psikolojisi

Bir düşünsene hangi hırsız daha iyi; benimki mi, seninki mi? Düşünürken gerçekten sen mi düşündün, yoksa senin yerine düşünen birinin görüşlerini mi savundun? Gelin beraber bir göz atalım.

Abone Ol

Doğruhaber - Mesut Tunce

Toplumlar bireylerden oluşur ama birey kalabalıklara karıştığında artık aynı birey olamaz. İçine girilen gruplar, bireylerin farklı düşünme becerilerini köreltir, sorgulama gücünü azaltır ve mantık yerine aidiyet hissi belirleyici olmaya başlar. Bilim dünyasında buna “grup psikolojisi” denir.

Grup Psikolojisi Nedir?

Öncelikle akılda kalıcı olması için, grup psikolojisinin nasıl çalıştığını gözler önüne seren bir deneye bakalım. Mevzubahis deney, Solomon Asch tarafından 1951 yılında yapıldı:

Deneye katılan bireylere, 3 çubuk gösterilir. Bu çubuklardan 2’si aynı boyda, biri ise bariz şekilde daha uzundur. Yani hangi çubuğun daha uzun olduğu konusunda yanılma ihtimali yok denecek kadar azdır. Deneklere hangi iki çubuğun aynı uzunlukta olduğu sorulur. Denek, yalnız değildir; etrafındaki diğer “katılımcılar” aslında deneyin parçası olan aktörlerdir. Hepsi kasten yanlış cevap verir. Bu deneyde deneklerin %75’i, gözlerinin gördüğüne değil grubun yanlış cevabına uymuştur. Bu deney, grup baskısının bireysel düşünceyi nasıl bastırdığını ispatlaması açısından çok önemlidir.

Fanatizmin giriş kapısı: Gruplar

Grup psikolojisi, bireylerin bir topluluk içinde düşünce, davranış ve karar alma süreçlerinin nasıl değiştiğini inceler. Birey, kendi başına iken sergilemeyeceği davranışları, bir grubun parçası olduğunda rahatlıkla sergileyebilir. Çünkü sorumluluğun dağılması, aklın kolektif zayıflığı ve "biz haklıyız" illüzyonu bireyin muhakeme yetisini dumura uğratır.

“Kitleler Psikolojisi” başlıklı bir 19. Yüzyıl kitabı, grup psikolojisinin temel dinamiklerini çarpıcı biçimde anlatır. Kitapta yazılanların tamamına katılmasak da altına imzamızı atabileceğimiz bir tespitte şunları söyler: “Birey kalabalığa karıştığında bir tür hipnoz etkisi altına girer. Artık kendi aklıyla değil, grubun ruhu ile düşünür. Bu ruh genellikle sağduyudan çok uzak, fanatizme daha yakındır.”

Baklava Kutusunda Rüşvet ve Gözlerimizi Kapatma Kararlılığı

Antalya'nın Manavgat ilçesinde yaşanan rüşvet skandalı, grup psikolojisinin Türkiye’de nasıl çalıştığını göstermesi açısından ibretliktir. Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara ve yardımcısı Mehmet Engin Tüter’in karıştığı olayda, rüşvet paraları baklava kutusunun içine gizlenmişti. Kamera kayıtları, suçüstü belgeleri ve müşteki ifadeleriyle her şey tüm çıplaklığıyla ortaya serilmişti.

Normalde bir toplumda bu tür açık ve net bir yolsuzluk vakası, halkın o yapıya olan güvenini ciddi şekilde sarsmalıydı. Ancak gruplaşan kitlelerde işler böyle yürümüyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, önce her şeyin bir “kumpas” olduğunu iddia etti. “Bizim belediyelerimizde yolsuzluk olmaz!” cümlesi, gerçekler karşısında hızla çürüyünce bu kez söylem değişti: “Evet, rüşvet varsa hesabını sorarız.”

Bu ifadeyle birlikte CHP’li seçmenlerin söylemi de dönüşmeye başladı. Önce "komplo" diyen kitle, bir anda "Bakın bizimki kendi içinden bile hesap soruyor, ne kadar erdemli!" demeye başladı.

Oysa sorun bir kişinin yolsuzluk yapması değil, sistematik bir yozlaşmanın neredeyse tüm belediyelere sirayet etmesiydi. Geçmişte İstanbul, Adana, Eskişehir ve diğer CHP belediyelerinde yaşanan çeşitli yolsuzluk skandalları hâlâ hafızalarda tazeyken, bunu yalnızca “bireysel bir sapma” olarak görmek çok bariz bir aldatma tekniğiydi.

Ama grup psikolojisi böyle çalışır. O grubun bir parçasıysan, dış eleştiriye kulaklarını kapatır, iç eleştiriyi de görmezden gelirsin. Gerçekler apaçık ortada olsa bile…

“Seninkiler de yapıyor” Çıkmazı

Tartışmaların ilerleyen aşamasında CHP’li seçmenlerin önemli bir kısmı, “AK Partililer de çaldı”, “Onlar ayakkabı kutusuyla götürdü” söylemine sarıldı. Bu bir savunma değil, aslında suçu normalleştirmeye yönelik kolektif bir tepkidir.

Oysa parası göz göre göre gasp edilen halk: “Benim hırsızım seninkinden iyi” kıyaslamasının tarafı hâline geliyorsa; artık mesele adalet değil, fanatizmdir.

Grup Psikolojisine Mahkûmiyet: Akılla İkna Etmenin Zor Olduğu Yer

Bu tabloyu değiştirmek kolay değil. Çünkü grup psikolojisinin etkisi altındaki birey, olaylara kendi aklıyla değil, grubunun refleksiyle yaklaşır. Özgür düşünce, bireyin gruptan dışlanma korkusuyla bastırılır. Bu yüzden, bir kişiyi karşıt görüşte bir gerçeğe ikna etmeye çalışmak, çoğu zaman imkansızdır.

Bazı fikirlerinden hiç hoşlanmasam da Einstein’ın o meşhur sözü bu durumu çok güzel özetler:

“Bir önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur.”

Eğer adalet bu ülkede herkes için olacaksa; o zaman gerçek, hangi tarafta olursa olsun, olduğu gibi kabul edilmelidir. Baklava kutusu da ayakkabı kutusu da aynı kapıya çıkar. Adil toplum, kutunun kime ait olduğuna bakmaz. Hırsızı yakaladığı yerde “hangi partidenmiş acaba” demeden hesabını sorar.