Doğruhaber - Mesut Tunce

Bu olaylar bir cinayet haberi değil; bir toplumun ahlaki zeminini yitirişinin, yozlaşmanın pençesine düşen gençlerimizin ibret verici öyküsü.

Bu genç kızlar, bizim evlatlarımız, toplumun ise geleceğiydi. Onları bu karanlık ve sonu belirsiz yaşam tarzına iten nedenleri doğru tetkik etmezsek, bir sonraki İlayda’yı ve Ayşe’yi kurtarma çabalarımız hep akim kalacaktır.

Televizyon dizileri, magazin dünyasının sahte ışıltısı, gençlerimizi evlilik dışı uygunsuz ilişkilerin, alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi fuhşiyatın kucağına itiyor.

Toplumsal normlarımızın dışına çıkmış olmanın verdiği utanç, onları büyüklerine danışmanın vereceği engin tecrübeden ve anne babalarının şefkatli ve koruyucu kucağından mahrum bırakıyor.

Kimsesiz ve sahipsiz kalan bu gençler, yalnızlığın ve çaresizliğin girdabında boğuluyor.

Bir yudum sevgi için uzanan eller, öfkeyle, şiddetle, nihayetinde cinayete dönüşen saldırganlıkla geri itiliyor.

Evlilikte böyle mi olur. Yaşanan her sorun tecrübeli büyüklere danışılarak çözülür. Çözümler sunulur, yollar gösterilir. Olmadı güzellikle sonlandırılır.

Ancak ilişki yasak olunca, çözümü de vahşette ve yasaklanmış yollarda aranır.

Sorun sadece bireysel değil; bu, bir toplumun değerlerinden kopuşunun trajik sonudur.

Nerede hata yaptık? Evlatlarımızı bu uçuruma nasıl bıraktık?

Asıl mesele, gerçekten de medyanın bize dayattığı gibi “Erkek Şiddeti” midir? Yoksa, bizzat bu medya tarafından gençlerin sürüklendiği bir bataklığın hikâyesi, uyuşturucu, alkol ve yasak ilişkilerin doğurduğu hazin bir öykü müdür?

Toplumun normlarından kopuş, gençlerimizi bu karanlık yola sürüklüyor diye düşünüyoruz.

Medya, “erkek şiddeti” diyerek yarayı kaşıyor, oysa gerçek sorun, bizzat medyanın sebep olduğu ahlaki çöküşün ta kendisi.

Batı, bu tür olaylara erkeği suçlayarak değil, kök nedenlere bakarak yaklaşıyor. Bizse bataklığı kurutmak yerine, suçluyu işaret edip yarayı daha bir derinleştiriyoruz.

Gençlerimiz, gözümüzün önünde kayboluyor. Onları bu yozlaşmadan kurtarmak için, ahlaki değerlerimizi yeniden yeşertmek zorundayız.

Her bir cinayet, sadece bir kayıp değil; bir toplumun kendine ihanetidir.

Bağımlılıklara ve ahlaki yozlaşmaya kurban verdiğimiz gençlerimizin çığlığı, hepimizin çığlığı. Onların anısını yaşatmak, mezarlarına mum dikmekle değil, daha fazla gencimizi kaybetmemek için ahlaki değerlerimize sahip çıkmakla olur.

Evlatlarımız için, geleceğimiz için bu çürümüşlüğü durdurmak adına bir adım atmalıyız. Bu bataklığa sürüklenmiş gençlerimizin sessiz çığlığına kulak verelim, çünkü bu çığlık, hepimizin yüreğinden yükseliyor.

Ve şunu asla unutmayalım. Geleceği kurtarmak, ancak değerlerimize sahip çıkarak mümkün olur.

Muhabir: Mehmet Aydın