• DOLAR 34.661
  • EURO 36.355
  • ALTIN 2928.15
  • ...

İslam coğrafyası bir Ramazan`a daha neden kan ve gözyaşı ile giriyor?

 

Mısır`da neden küstahça ve pervasızca peş peşe idam cezaları veriliyor?

Suriye`nin dostları(!), beklentilerin tam aksine ne oldu da komünist bir devrim gerçekleştirdiler?

Kürdistan`da neden peş peşe aziz insanlar katlediliyor?

Listeyi uzatmak mümkün, ama öncelikli olan neden sorusuna cevap bulmak.

Soğuk savaş sonrası, Batı`nın İslam`ı “Yok edilmesi gereken düşman” kapsamına aldığını biliyoruz.

Ancak bilmediğimiz veya tam farkında olmadığımız şey ise, bu konuda izlediği-izleyeceği strateji.

90`lı yılların ortalarına doğru ABD`deki bir düşünce kuruluşu bu stratejiyi şöyle açıklıyordu:

“...Batı İslam`la direkt olarak savaşmayacak.

Savaş, Müslümanlarla Müslümanlar arasında olacak...”

Haliyle kaybeden Müslümanlar, kazanan ise Batı olacak.

1. Körfez Savaşı`ndan bu yana yaşadığımız hal, aynen budur.

Vuran Müslüman, vurulan Müslüman.

Kendi grubu, fırkası, meslek veya meşrebi dışındaki hiçbir yapıyla direkt ya da dolaylı olarak ilişki kurma becerisi geliştiremeyen irili ufaklı birçok yapı var.

Herkes de kendisini “Fırka-i Naciye” olarak görüyor.

Bırakın ilişki kurmayı, biri diğerini tekfir edip kanını, canını, malını helal görmüyorsa “Bin şükür” diyorsunuz.

Ama beri tarafta memleketinin ve insanının çıkarı için yüz yıl sonrasının hesabını yapan Batılı akıl herkesle görüşüyor, ilişki geliştirmediği tek bir yapı bırakmak istemiyor.

Söz gelimi ABD, bir taraftan Sünnici gruplarla görüşürken diğer taraftan Şiici gruplarla görüşebiliyor.

Bir taraftan İran`la Esed`le görüşürken öte taraftan DEAŞ`la Türkiye ile ya da Suriye`deki muhaliflerle görüşebiliyor.

Bir taraftan HAMAS`la görüşürken diğer taraftan siyonistlerle görüşebiliyor.

Türkiye-Suriye sınırındaki son olaylar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye`nin şiddetle karşı çıktığı PYD yönetimine hava bombardımanı ile alan açarken, diğer taraftan Türk askerleri ile “Eğit, donat” yapabiliyor.

Evet kabul edelim ki bu, büyük bir güçtür.

Bu güç karşısında birbirlerini tekfir etmek ya da birbirlerine “Buas” günlerini hatırlatmak için fırsat kollayan bir zihin yapısı ile baş etmek, hiçbir şekilde mümkün olmamaktadır ve olmayacaktır.

Kabul edelim ki İslami camialar olarak genel anlamda,

“Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız ve iman etmedikçe de cennete giremezsiniz” hadisinin çok uzağındayız.

Bırakın birbirimizi sevme, hak ve hakikat meselelerinde bile bir araya gelme konusunda ciddi isteksizliklerimiz var.

Tuzu kuruluk, burnundan kıl aldırmama tavrı, ayrılıkları kaşıma veya körükleme alışkanlıkları beraberliklerin önündeki en büyük engel olarak duruyor.

Güçbirliği oluşturamamış ayrı ayrı yapıların kolay yutulur lokmalar hükmünde olduğunu fark eden ve bu lokmaların hepsinin yakın bir gelecekte emperyalist dişlerce çiğneneceğini akleden herkesin elini taşın altına koyması bir zaruret, bir mecburiyet haline gelmiştir. Birlik olmak, homojen olmak elbette imkansız, ama farklılıklarımıza rağmen beraberlikler kurmak hem mümkündür hem de aciliyeti olan bir gerekliliktir.

İçinde bulunduğumuz süreç, “Öfkelerini yutarlar, insanları affederler...” ayet-i kerimesinin yürürlüğe konmasını mecburi hale getiriyor.

Referansı sadece dünyevi kriterler olan Batı`nın Mezhep-Yüzyıl savaşlarında barbarca birbirlerinin cesetlerini parçalamalarını veya 2. Dünya Savaşı`nda biribirlerinden 60 milyon civarında insan öldürmelerini unutup birliktelikler-beraberlikler kurmaları üzerinde iyice düşünmeliyiz.

70`li yıllarda meşhur Ziverbey Köşkü`nde ağır işkencelerden geçirilen İlhan Selçuk`un MHP ile CHP koalisyonun oluşması için “İşkencecilerimi affediyorum!” tavrından da dersler çıkarmamız gerektiği kanaatini taşıyorum.

Evet referansı ahiret ve uhrevi kriterler olan biz Müslümanlar ehl-i dünyanın bu hal ve ahvalinden ders almadığımız taktirde merhum Akif`in bir asır önceki şu tespiti ile karşı karşıya kalacağız(kalmışız zaten) hafizanallah:

“Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor;

Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.”

Kudsi alemlerden bir nefhaya vesile olması dileğiyle Ramazan`ınız mübarek olsun!