Devrik rejim unsurlarının SDG kontrolündeki bölgelerde yoğun ve organize faaliyetler yürüttükleri ifade edildi.

Adının gizli kalmasını isteyen bir kaynak, El-Cezire’ye yaptığı açıklamada, bu üyelerin Cebel Abdul Aziz, El-Miliya, El-Şedadi, El-Rimilan ve El-Mesakin dâhil olmak üzere bölgedeki stratejik noktalara yerleştirildiğini aktardı. Kaynak, söz konusu kişilerin çoğunun Suriye sahil şeridinden geldiğini ve parti adına düzenlenmiş sahte kimlikler kullanarak seyahat ettiklerini belirtti. Bu kimliklerin, Suriye hükümetinin kontrol noktalarından engelsiz biçimde geçiş yapmalarını sağladığını kaydederek, bunun rejim ile YPG arasında bir koordinasyonun açık göstergesi olduğunu vurguladı.

SDG’nin Stratejisi

Aynı kaynağa göre SDG’nin bu unsurları bünyesinde koruma altına alması, siyasi baskı ve karşılıklı çıkarların şekillendirdiği karmaşık bir stratejinin parçası. Bu çerçevede, bazı yerel SDG liderleri, söz konusu kişilerin faaliyetlerine göz yummaları karşılığında lojistik veya mali destek elde ediyor. Ayrıca bu unsurlar, Şam yönetimi veya bölgesel taraflarla yapılan müzakerelerde pazarlık kozu olarak da kullanılıyor.

Kaynak, bu unsurların varlığının, Arap çoğunluğun bulunduğu bölgelerde SDG’ye karşı radikal muhalefet hareketlerinin oluşmasını engelleyen bir iç denge oluşturduğunu da belirtti.

Geçen hafta, SDG ile Suriye hükümeti arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşmanın uygulanmasından sorumlu hükümet heyeti, Halep İç Güvenlik Komutanı Albay Muhammed Abdul Ğani başkanlığında, uluslararası koalisyon temsilcilerinin eşliğinde, SDG kontrolündeki batı Rakka kırsalındaki Tabka şehrini ziyaret etti.

Ziyaret, SDG Komutanı Mazlum Abdi’nin Associated Press’e yaptığı, “güçlerini Suriye ordusuna entegre etmeye kararlı oldukları” yönündeki açıklamasından birkaç gün sonra gerçekleşti. Abdi, DAEŞ ile mücadelede edindikleri tecrübelerin Suriye devletinin kapasitesini artıracağını ve Türkiye’nin bu entegrasyona karşı esnek davranabileceğini ima etmişti.

Eski Rejim Unsurları

SDG içindeki bir askeri kaynak, Haseke’de rejim güçlerinin eski üyelerinin varlığını kabul ederek, bunların rejimin düşmesinden önce de bölgede bulunduklarını söyledi. Ancak kaynağa göre, iddia edildiği gibi organize toplantılar veya büyük çaplı toplanmalar söz konusu değil.

Kaynak, bu unsurların 2011 öncesinde Suriye rejiminin Türkiye sınırına yaptığı askeri konuşlandırmaların bir parçası olarak Kamışlı’dan Ayn el-Arab’a (Kobani) kadar uzanan hattı kontrol ettiklerini ifade etti. Rejim güçlerinin çekilmesinin ardından bazılarının bölgede kalmaya devam ettiğini belirtti.

İsminin açıklanmasını istemeyen bu kaynak, sayının abartıldığını ve 5.000 ila 6.000 değil, en fazla 3.000 civarında olduğunu kaydetti. “Bu kişiler bir araya gelmiş veya ortak bir liderlik altında birleşmiş değil,” diyen kaynak, onların bazı karma askeri birimlere dağıldığını, bazılarının sivil kimlik taşıdığını ve herhangi bir örgütsel yapılanmanın bulunmadığını söyledi.

Ayrıca SDG’nin bu kişileri sistematik biçimde istihdam ettiğini ya da koruduğunu reddederek, “SDG’nin insan gücü açısından böyle bir ihtiyaç duymadığını, dolayısıyla bu yönde bir politika yürütmediğini” savundu. Kaynak, “Bu kişilerin bölgede kalmalarına göz yumulması mantıklıdır, çünkü onlara yapılacak herhangi bir müdahale istikrarsızlık yaratabilir. Ancak onları entegre etmek veya örgütlemek için resmi bir politika yoktur,” ifadelerini kullandı.

İstismar ve İstihdam

Suriye’li siyasi araştırmacı Enes Şuak, El-Cezire Net’e yaptığı açıklamada, SDG/YPG’nin eski rejim üyelerini özellikle de savaş suçlarına veya insan hakları ihlallerine karışmış olanları güvenlik ve askeri yönetimin üst ve orta kademelerinde istihdam etmeye çalıştığını belirtti.

Şuak’a göre bu kişiler, rejimin çöküşü sırasında SDG kontrolündeki bölgelerde bulunuyordu ve onların istihdam edilmesi, SDG saflarındaki Arap savaşçılar arasında artan firarları telafi etme çabasının bir parçasıydı.

Şuak ayrıca, bölge halkı arasında dolaşan bilgilere dayanarak SDG’nin bu grupların hareketlerini düzenlemek amacıyla kapsamlı bir güvenlik planı hazırladığını ifade etti. Bu plan, söz konusu kişilerin özel eğitim kamplarına yerleştirilmesini, bu kamplara bağlı askeri kimlik kartları verilmesini ve aileleri için Haseke, Rakka ve Tabka gibi çoğunluğu Arap nüfusa sahip şehirlerde yerleşim alanları kurulmasını öngörüyor.

Muhabir: HAMZA DURMAZ