Yahya Sinvar’ın sopası bu asrın Zülfikarı’dır!
Gazze’de sergilenen direniş, İslam Tarihi’nde okuduğumuz, öğrendiğimiz hatta tanıdığımız kahramanların tarihte kalmadığını Hak ile Batıl mücadelesinin ise halen devam ettiğini gösteriyor.
Gazze’de, Yemen’de, Lübnan’da sergilenen direniş ve Hak saflarında ‘Bünyanun Mersus’ gibi duruş, asrın Ali bin Ebi Taliplerini, Halid bin Velidlerini dünyaya gösteriyor.
En son Şehid Yahya Sinvar’ın kahramanca direnerek şehadete ermesi, kanının son damlasına, nefesinin son noktasına kadar mücadelesinden vazgeçmemesi İslami Direniş tarihinin zirve noktalarından biridir.
Yaralanmış, kan kaybediyor, mermisi bitmiş. Alçak siyonistler tank atışıyla bombalıyor İHA ile görüntülüyor.
Elinde bir tek sopa kalmış… Bedeninin son nefesine, tükenen takatine aldırmadan elinde kalan bir sopa parçasıyla bile zulme direniyor ve de teslim olmadan savaşarak şehadete eriyor.
O tükenmek üzere olan takat ile zorla kaldırdığı sopa parçasını cılız bir şekilde zalimin İHA’sına atması var ya o atış var ya o atış… İşte o atış, iki milyarlık Ümmetin belki de sakaleynin, bütün cinlerin ve insanların ibadetinden daha evladır desem abartmış olur muyum olmaz mıyım emin değilim.
Hani Hendek savaşında, Müslümanların kuşatma altında olduğu, korku ve endişeye kapıldığı zamanda müşriklerin en büyük umudu olan Amr’ı yere seren kılıç darbesi nasıl ki; Peygamberimiz tarafından, insanların ve cinlerin ibadetlerinden daha faziletli, sayılmışsa; Sinvar’ın son nefesinde zalime fırlattığı o sopa da o kılıç darbesine eş değerdir.
Şehid Komutan Yahya Sinvar tarafından bütün mazlumlar adına işgalci zalime fırlatılan o sopa bu ‘Asrın Zülfikarı’dır.
Bilmem kaç İslam Devletinden, bir de bilmem kaç milyar Müslüman’dan bahsediliyor. Ama anılan bu kemiyetin keyfiyeti yani bu sayısal değerin manevi önemi Sinvar’ın siyonist zalime fırlattığı o sopanın zekâtı kadar bile anlam ifade etmemektedir.
HAMAS, liderlerinin şehadetine rağmen, neredeyse bütün dünya ile savaşıyor olmasına rağmen halen mücadeleye devam edebiliyorsa eğer; bu HAMAS’ın ruhundaki şehadet anlayışından dolayıdır.
Şehadeti, mağlubiyet olarak değil de Allah yolunda kazanılmış bir muştu, bir nimet olarak gören bir topluluğu yenmek, bitirmek asla mümkün değildir.
Rabbim şehadetlerini kabul buyursun.
Tarihin de şahitliğiyle ispatlanmıştır ki; mektebinde şehadet olan bir milletin kaderinde esaret yoktur.