Men Dakka Piro(!) Dukka!
Allah kimseyi Kılıçdaroğlu’nun düştüğü duruma düşürmesin. Dikkat ettiniz mi? Rakiplerine ne yaptıysa kendisine karşı da aynısı yapıldı, ne söylediyse kendisine de aynısı söylendi hem de siyasal anlamdaki rakipleri tarafından değil tamamen kendi seçmenleri ve parti üyeleri, Belediye-il başkanları ve de milletvekilleri tarafından.
Adalet diye Ankara’dan İstanbul’a yürümüştü. Şimdi ise aynı tema ve de değişim talebiyle, kendisinin aday yaptığı Bolu Belediye Başkanı ona karşı Bolu’dan Ankara’ya yürüdü.
Hem de yalnız olarak değil. Binlerce CHP’li ile birlikte CHP’nin kapısına dayanan Bolu Belediye Başkanı, Ecevit’e atılan yazar kasa misali Kılıçdaroğlu’na, koltuksa al sana koltuk diyerek, döner koltuk fırlattı.
İkide bir Devlet kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin kapısına dayanarak mafya misali raconlar kesen Kılıçdaroğlu’nun da kapısına dayanılarak aynı şekilde racon kesildi ve karizması fena çizildi. Artık ‘Men Dakka Dukka’ mı dersiniz yoksa etme bulma dünyası mı siz bilirsiniz.
Her seferinde ‘Diktatör’ diyerek başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar ve onunla ittifak yapan herkese hakaret eden Kılıçdaroğlu’na kendi partisinin önünde ‘Diktatör istifa’ diye sloganlar atıldı.
Tıpkı kendisi gibi taraftarları da bir gece de fırıldak gibi dönebiliyorlar. 14 Mayıs akşamına kadar HDP ile Hewalcilik oynayıp ‘Her Biji Kandil! Modunda olan Piro(!) 15 Mayıs sabahında ise Zafer Turizm’in Tanrı Dağlarına giden kağnısına atlayıp ulumaya gitti.
Aynı şeyi taraftarları da ona yaptılar. Demokrat Dede, Piro, Bay Kemal diye allayıp pulladıkları Kılıçdaroğlu’na şimdi, ‘Ey Diktatör koltuğu bırak ve gidip evinde torun sev diyorlar’. Hatta kendisi için, hakarete varan söylemler de kullanılarak ‘Arsız(!), Çapsız(!) gibi sıfatlar yakıştırılıyor.
Ama bence üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan birisi şudur ki; Kılıçdaroğlu, HÜDA PAR’ı Anayasa’nın ilk dört maddesi üzerinden yaftalıyor ve buradan hareketle de Cumhurbaşkanı’nı eleştiriyordu.
Ama Kılıçdaroğlu, kendi partisinin ilkeleri ve savundukları 6 ok açısından büyük bir utanç içeren bir şekilde Ümit Özdağ ile imzaladığı mutabakatta ilk dört maddeye dokunmayacağına dair mutabakat metnini imzalamak zorunda kaldı.
Ve böylece kimin Anayasa ile sorunu olduğu da ortaya çıkmış oldu. Gidip dün kurulmuş bir partinin önünde diz çökerek, vallahi de billahi de ben Anayasa’nın ilk dört maddesine dokunmayacağım, diye söz verdi. Bu bile kendisine ne kadar güvenmediğinin ve güvenilmediğinin göstergesidir.
Kimse gelip HÜDA PAR’dan böyle bir güvence istemediği gibi HÜDA PAR da hiçbir yerde böylesi bir metne imza atmak zorunda kalmadı.
Kılıçdaroğlu’nun başına her şey geldi de bir Baykal’ın gidişi kendisinin gelişi ile ilgili süreç yaşanmadı. Kılıçdaroğlu’nun normal yollarla yani kurultay süreciyle koltuğu bırakmaya hiç niyeti yok. Böyle bir şeyi havsalası almıyor. Çünkü kendisi o koltuğa normal yollarla oturmadı ki normal yollarla kalksın.
Ama eğer ayak sürümeye devam ederse onu o koltuğa oturtanlar aynı şekilde o koltuktan kendi yöntemleriyle kaldırmasını da bilirler. Ne de olsa bu dünya ‘Etme bulma Dünya’sı!’
Her an her hangi bir yerden bir skandal patlak verebilir ve Bay Bay, Bay Kemal şarkısı dillere pelesenk olabilir…