Yolumuz Aytaç olsun!
Her şeyin değersizleştiği, 5 kuruşluk değere bile sahip olmayanların fenomen kontenjanından sosyal medyanın kirli sayfalarından fırlayıp idol olarak dayatılmaya çalışıldığı bir zaman dilimindeyiz.
Özellikle harf harf kategorize edilen gençliğe, örnek olarak dayatılan ahlak fukarası kişilerin çokluğunu ve meşhurluğunu görünce kendi halimize ağlayasım geliyor.
Neden mi? Çünkü bizim insanlığa örnek olacak, insanlığın ahlaki kurtuluşuna vesile olacak, gençliğin arayışlarına ve örnek bulma çabalarına cevap olabilecek onca kahramanımız var ve onların bir alanda isimlerini bile duymuyoruz.
Geçen hafta şehadet yıl dönümü olan Şehidimiz Aytaç Baran da bunlardan biri değil mi? Elbette tek değerimiz Aytaç Baran da değildir. Aytaç’ı yetiştiren mektep binlerce Aytaç’ı yetiştirip topluma hediye ettiği halde bu gün hala Müslüman gençler için çok anlamsız, çok ahlaksız insanların, Tik Tok züppelerinin ya da Sosyal Medya Polat Alemdarlarının örnek olarak dayatıldığı ve kabul edildiği bir zamanı yaşamaktayız.
Müslümanlar olarak yaşadığımız en büyük sorunlardan biri belki de bu iletişim çağında zamanın ruhunu yakalayamamak olsa gerek. İnsanlar öyle farklı iletişim stratejileri geliştiriyorlar ki; en ahlak yoksunu insan bile ahlak abidesi olarak lanse edilebiliyor.
Ama bizim gerçek ahlak abidelerimiz ise çoğunlukla camialarımızın kurumlarının koridorları dışına yansıtılamıyor.
Düşünün bir kere, Türk Solu’nun Deniz Gezmiş diye bir balonu var. Adam banka soyguncusu ama öyle bir hala geldi ki hem ulusalcıların hem Türk Solu’nun hem de Kürt Solu’nun ortak paydası haline getirildi. Bunu başardılar maalesef…
Ama gelin görün ki; Müslüman Camialar toplumun önüne, Müslüman gençliğin önüne ortak bir örnek koyamadılar.
Şehidlerimiz ve onların yollarını sürdüren binlerce, örneklik yapabilecek kahramanımız olmasına rağmen bizler onları toplumun önüne tam olarak koyamadık maalesef…
Şehid Aytaç Baran gibi bir değerin hak ettiği toplumsal karşılığı bulamaması, ülke genelinde örnek alınacak bir tanınırlığa ulaşmamış olması çok büyük bir eksikliktir.
Başta bu konularla ilgilenen kurumlar olmak üzere hepimize bu konuda çok iş düşüyor. Zaman görselliğin hâkimiyetinde ilerlerken kendi ruhunu ve kendi dilini de beraberinde geliştiriyor.
O yüzden de ilk tebliğ çalışmalarının zamanın ruhuna ve o ruhun sonuçlarına yönelik yapılması gerekmektedir. Zamanın ruhunu ve dilini yakalayalım ki; o ruhun ve dilin merkezine Aytaç’ı da, Metin Yüksel’i de, Yasin Börü’yü de nakşedebilelim…
Selam ve Dua ile…