• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

28 Şubat’a giden hazırlık sürecinde yaşananlar hala aklımızdadır sanırım. Her gün sahte bir şeyh türeyerek ahlaksızca skandallara imza atıp Müslümanları zan altında bırakıyordu. Böylece planlanan darbe için psikolojik ve sosyolojik zemin hazırlanmış oluyordu.

Şimdi de aynı şeyler baş göstermeye başladı. Önce Karanlık Oda’nın muteber Şeyhi’nin skandalı patlak verdi. Aynen 28 Şubat’ın Ali Kalkancı’sı gibi…

Ardından Hoca sıfatının arkasına gizlenmiş bir şöhret tutkununun özellikle Batman, Diyarbakır ve Adıyaman gibi illeri zan altında bırakacak açıklamaları geldi.

Reyting uğruna, gündemde kalıp rant sağlama uğruna bir yerlerin sesi olduğu anlaşılan açıklamalarda bulunan lüks cübbelerin sahibi, bölgede 2000 dolayında selefi derneğin olduğunu ve bunların bir kısmının silahlandığını iddia etti.

Kesinlikle bu iki durum birbirinden bağımsız değildir. Tıpkı her iki olayın kahramanının da aynı zihniyette olması gibi. Tam aksine bir dizinin ayrı ayrı ama devamı gibi, olaylar ve şahıslar bir birbirini tamamlamaktadır.

Kendine Hoca payesi verip de açık açık istihbaratçılığa soyunmak ve elimizde listeler var diyerek kendini adeta Devlet yerine koymak apaçık provokatif bir durum ifade ediyor. Kim ne derse desin bu tür açıklamalar genellikle birer işaret fişeği konumundadırlar.

Nitekim unutmayalım ki 6-8 Ekim olaylarından hemen önce de Diyarbakır’da 400 İŞİD’çi dernek vardır türü bir açıklama yapılarak tüm İslami dernek ve kuruluşlar hedef olarak gösterilmişti. O zaman HDP il başkanına yaptırılan açıklama bugün şöhretpereset birine yaptırılıyor.

Evet, radikal selefilik ve bunların silahlanmaları ihtimal dışı bir durum değildir. Ama bunlar da özellikle Şöhret Tutkunu’nun iftirası gibi 2000 dernek gücünde değildir. Bu toptancı mantık, bütün Müslüman STK, dernek ve vakıfları zan altında bırakmaktadır.

Özellikle ameli ve fikirsel olarak selefilikten fersah fersah uzak olan insanları selefi anlayış ile bir arada tutmak Hucurât Suresi 6. Ayeti’nin konusu olarak algılanmalıdır.

Nitekim bu açıklamalar üzerine bu şöhretperest şahıs ifade vermek için emniyete çağrıldı. Bu noktada Devlet de işin içine girmiş oldu. Tamamen duyuma ve açık kaynaklara dayalı bilgileri toplayıp büyüterek ortamı germeye çalışan bu tür insanlar, asla Devlet için referans olmamalıdır. Emniyet’in bu tür iddiaları araştırmak için onu dinlemesi anlaşılır bir durum olabilir. Ama ona söyletilmiş olanları doğru kabul ederek faaliyete geçmek kurulan tuzağa düşmektir.

Suriye’de radikal selefi oluşumlarla çalıştığı ithamlarına maruz kalan bir iktidarın bu ifadeler karşısında çok dikkatli davranması gerekmektedir. Son tahlilde hedefe konulan gruplardan biri de bu günkü iktidardır aslında. 2000 tehlikeli Selefi dernek iddiası ile Suriye’de selefilerle hem de silahlı selefilerle çalışan bir iktidar ithamı aynı parantezin içerisine alınacak kadar yakın anlamlar ifade etmektedir ve adına Hoca denen şahıs da bununla memurdur.

Buradan açıkça ve dostça uyaralım ki; sakın ha daha önceden FETÖ’nün ipiyle kuyuya indiğiniz gibi bu kez de ihraç Cübbe’den sarkan iple kuyuya inmeyin.