• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Derler ki; geçmiş padişahlardan biri, ahalisini imtihan için sarayının önünden geçen yolun penceresinden görünen bir yerine kocaman bir taş koydurtmuş. Yolun tam ortasına ikame edilen taş neredeyse yolu tıkayacak bir durumdaymış. Öyle ki gelip geçenler etrafından dolanmak zorundaymışlar.

Yol sarayın önünden geçtiği için de genelde o yolu saray erkânı kullanırmış. Önce vezir gelmiş taşın yanına. Şöyle bir taşa bakan vezir, halla halla bu kocaman taşın burada, bu yolun ortasında ne işi var? Diye kendi kendine sormuş. Aklından o taşı kaldırmak ya da kaldırılması için bir şeyler yapmak geçmemiş. O taşı oradan kaldırmasının kendisine sevap getireceğini de düşünmemiş. Günümüzün tabiriyle kafası klasik bir bürokrat gibi işlemiş. En iyisi ben Padişahıma söyleyeyim de devlet kadrolarında yeni bir istihdam oluşturalım ve yollara konulan taşları kaldıracak memurlar işe alalım, diye kendince bir çözüm bulmuş.

Bir müddet sonra ordu komutanı saraya giderken taşa rastlamış. Meşrebi gereği hemen öfkelenmiş, sağa sola bakarak, bu taşı kim buraya bıraktı. Bir yakalarsam çok fena cezalandıracağım, diye kükremiş sağa sola tehditler savurmuş. Ama tıpkı vezir gibi o da, şu taşı buradan kaldırıp halkın işini kolaylaştırarak sevaba nail olayım, diye düşünmemiş.

Yaptığı işe uygun olarak bir çözüm üreten komutan, padişah ile konuşup yollara taş koyanları arayıp bulacak ve devamında da cezalandıracak bir birlik kurulmasını önermeye karar verir. Oysa yanında askerler vardır ve onlara emir verip o taşı oradan kaldırtabilecek kudrete sahiptir.

Padişah sarayın penceresinden tüm olan biteni izlemektedir. Birkaç saray mensubu daha gelip geçerler hepsi de vezir ve komutan gibi tavırlar takınırlar.

Bir müddet sonra bir gariban düşer padişahın kadrajına. Kocaman taş diğerleri gibi garibanın da dikkatini çeker. O da diğerleri gibi, bu taşın burada ne işi var, diye düşünür. Bu esnada başkaları da yoldan geçmektedirler. Taş yolun ortasında olduğu için insanlar taşın etrafında dolaşmakta ve kalan dar alandan geçmek zorunda oldukları için eziyet çekmektedirler. Gariban, şu taş insanlara eziyet veriyor. Ben şu taşı yoldan kaldırayım da hadiste müjdelenen sevaba nail olayım, diye düşünür.

Ama işi kolay değildir. Taş büyük bir taştır ve bizim gariban o taşı yerinden kımıldatacak alet edevata da sahip değildir. Buna rağmen kararlı olan gariban, canını dişine takarak o taşı yoldan uzaklaştırmayı başarır.

Garibanı bekleyen bir de sürpriz vardır. Taşın altındaki altın dolu kese onun dünyadaki mükâfatıdır.

Gariban, elini taşın altına koymuş ve mükâfatını almıştır.

Elini taşın altına koymak deyimi hayat bulmuştur.

Belki bu gün yollarımızda kayadan mamul taşlar yok. Ama her tarafımız yolları kesen taşlarla dolu. Elini taşın altına koyanın mutlak kazanacağı bir dönemdeyiz…  Soyut, somut taşları izale etmek için o taşların altına konulacak ellere ihtiyaç var…

Selam ve Dua ile…