Ayasofya tabelasının eksik dili!
Nihayet Cuma günü eda edilen Namazla asırlık esaret son buldu ve Ayasofya’nın zincirleri kırıldı. Çok uzun zamandan beridir Ümmet-i Muhammed böylesi bir göz aydınlığı yaşamamıştı. Emeği geçenlerden Allah Teâlâ razı olsun inşallah.
Ayasofya’dan arşa yükselen sala ve ezanlar sınırları aşıp Ümmet Coğrafyası’nın semalarında yankılanarak umudun sesi olup imanlı yürekleri cuş-u huruşa gark etti.
Ayasofya, an itibariyle yeniden Beytullah konumuna yükseltilmek suretiyle bir bütün olarak Ümmet’in mülkü ve umut kaynağı oldu adeta. Birçok Müslüman gibi ben de bu atılımın Mescid-i Aksa’nın özgürlüğüne uzanan yolun mukaddimesi olmasını umuyor ve niyaz ediyorum.
Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi sürecinde yapılan ilk işlerden biri mekânın tabelasının değiştirilmesi oldu. Müze tabelası sökülerek mekânın doğasına uygun bir tarzda hazırlanmış cami tabelası monte edilip ilk adım atılmış oldu.
Gayet şık ve güzel bir hat ile yazılmış olan tabelada Arapça, Türkçe ve İngilizce olarak ‘Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’ ibaresi yer alıyor. Bu ibare, tapu kaydına uygun olarak hazırlanmış ve Ayasofya’nın ağırlığına yakışır bir ibare.
24 Temmuz Cuma günü tabiri caizse bütün memleketin kalbi İstanbul’da attı. Ama o tabelanın bu kalplerin tamamını yansıttığını söylemek de pek mümkün olmasa gerek.
Tabelayı ilk gördüğüm anda, bu tabelada niye Kürtçe yok diye sormadan edemedim kendime. Ayasofya’nın tekrardan Beytullah konumuna yükseltilmesine Anasır-ı Muhammediye’nin diğer unsuları gibi Kürtler de çok sevinip bu sevince ortak oldular.
Asırlardır bizi bir arada tutan şey İslamiyet’ten başka bir şey olmadı. İslam’ın böylesine kutlu bir gününde o tabelaya Kürtçe olarak da bir satır yazı yazmak tarihe not düşmenin yanında, duygusal kopuş, iddialarına da verilmiş çok güzel bir cevap olabilirdi.
Yüzyıllardan beridir tasada, kederde ortak olup aynı ağıtları Kürtçe ve Türkçe olarak yakan yüreklerin sevinç ve mutlulukta da bir olduklarının göstergesi olabilirdi o tabelaya yazılacak bir satır Kürtçe ibare…
Son zamanlarda sıkça, İslam Kardeşliğinin Kürtleri kandırmak üzere Türkler tarafından kullanıldığını iddia edenlere çok güzel bir cevap olabilirdi bir satır Kürtçe ibare…
Onca açılım, onca plan yapıldı da şimdiye kadar Kürt Sorunu’nun çözümü konusunda bir arpa boyu kadar yol ancak alınabildi. Çünkü, işe hep ilk düğme yanlış iliklenerek başlandı ve dağ başlarında, Amed küçelerinde(sokaklarında) kaybedilen iğne, lüx otellerin lobilerinde sanatçıların sosyetik kokoş sözlerinde arandı.
Kürt sorunu tek kelimeyle bir Adalet sorunudur. İslam ise Adaletin, hakkın ve hukukun ta kendisidir. Baykuşların tüneyip sabahlara kadar fitne saçtıkları karanlık gecelerin güneşi, İslami Adaletten başka bir şey değildir.
Hani derler ya; yiğit düştüğü yerden kalkar diye, işte bu sorun da o kaideyle çözülür ancak. Adaleti kaybettik ve sorunlar başladı. Adaleti bulunca da sorunlar çözülecek. Adalet ise eşitliğin kendisidir.
Maalesef o kutlu günde, kutlu mekânın o mübarek tabelasında biz o eşitliği göremedik.
Selam ve Dua ile…