• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Son günlerde özellikle Salda Gölü ve Kaz Dağları ekseninde yaşanan tartışmalar Türkiye’nin her konuda olduğu gibi bu konuda da ne kadar kutuplaştığını gösteriyor.

Muhalifler İktidar yandaşlarınca yapılan doğa katliamlarını gündeme getirince hemen iktidar yanlıları Muhalif belediyelerin yaptığı doğa katliamlarını öne çıkarıyorlar. Aynı durum tam tersi için de geçerli. Kimse yandaşı olduğu gücün yaptığı yanlışlıkların karşısında durmuyor.

Böyle olunca da doğa ve çevre konusunda toplumsal bir duyarlılık geliştirilemiyor. En masum ve mantıklı talepler bile politika girdabına girince hemen bölünmeye sebep oluyor.

Oysa bu tür toplumsal duyarlılık isteyen meselelerde politik kimliklerden sıyrılmak ve bir dayanışma ruhuyla hareket etmek gerekmektedir.

Bu aslında büyük oranda Türkiye’ye has bir durum. Yurt dışında yaşayan biri olarak şunu diyebilirim ki; Türkiye halkı kadar çevre ve doğaya duyarsız bir halk nadiren bulunur. Bundan dolayı da özellikle belediyeler ve kimi büyük firmalar site, otel ve fabrika gibi yapılar uğruna binlerce ağacı gözlerini kırpmadan yok edebiliyor. Çünkü yaptıklarının bir yaptırımı yok.

Avrupa ülkelerinin birçoğu sanayileşmede Türkiye’den ileri seviyede oldukları gibi yeşil alan konusunda da ilerdeler. Çünkü hayatın bir denge olduğunun farkındalar. Bu yüzden de yeşili, ormanı, gölleri, dağları korumasını biliyorlar.

Örneğin İsviçre… Her şeyden önce halk atılan tüm adımların içerisinde. Çoğu zaman belediyeler bir okulun tadilatını bile o bölgenin insanının onayına sunuyor. İsviçre’deki Kanton sistemi dolayısıyla Belediye Başkanları, il ve ilçe olma durumlarına göre aynı zamanda Türkiye’ye kıyasla Vali ve Kaymakam yetkilerine de sahipler. Polis de onlara bağlı Vergi Dairesi ve İtfaiye de… Ama buna rağmen ben yaptım oldu, deme hakkına sahip değiller. Çünkü biliyorlar ki; bir yanlış yapmaları durumunda ilk önce kendi partisinden ve seçmeninden tepki gelecektir.

Türkiye’de ise hesap sorma mekanizması yeterince işlemediğinden güç sahipleri hangi taraftan olursa olsunlar kendi kafalarına ya da rantlarına göre ferman buyurabiliyorlar. Bu da halka beton olarak dönüyor. Maşallah halkımız da, eyvallah, deme nezaketini hiç elden bırakmıyor.

Uzun Göl denen Allah Teâlâ’nın sanatının aynası olan yerin hali ortada. Neredeyse göle sıfır evler, binalar, kafeler… Onlarca kuruyan yok olan göller ve onların halkı olan hayvanlar…

Şimdi de Salda Gölü… Millet Bahçesi yapılacakmış orada… Orası zaten bahçe… Hem de Allah’ın Bahçesi…  Oraya dikilecek her bina bir yenisini getirecektir…

Yapmayın ağalar kıymayın derelere, ormanlara, göllere ya da hayvanlara… Doğanın bize ihtiyacı yok ama biz ona çok muhtacız… Ve onunla dostça yaşamak zorundayız…