• DOLAR 34.43
  • EURO 36.317
  • ALTIN 2838.5
  • ...

Türkü, yüzyıllardan beridir, Bitlis’te beş minare, diyor. Başkan ise illa da tek tabela, diye akordu yapılmamış bir bağlama eşliğinde çığırıyor.

Yer Anadolu’nun kadim kenti Bitlis. Yeni seçilen belediye başkanı ilk icraat olarak Belediye binasında bulunan çift dilli tabelayı söktürerek, Kürtçe’yi belediye sınırlarının dışına itiyor. Hatta sınır dışı etmek bir yana, sınırda bulunan üzerinde Hûn Bı Xer Hatıne Bedlîsê yani Bitlis’e hoş geldiniz yazılı tabelayı bile indirtecek kadar ileri gitmiş durumda.  

Neymiş, ülkenin resmi dili Türkçe imiş. Özrü kabahatinden büyük olmak böyle bir şey olsa gerek. Sorun da tam bu noktada başlıyor. Resmi Dil’in sadece Türkçe olması yıllardan beridir süregelen sorunun kaynağı iken böyle bir gerekçeye sığınmak akıl tutulması olsa gerek.

Açıkçası ortada Kürtleri ve Kürtçe’yi PKK’nın malıymış gören bir anlayış var ve bu anlayış zaman zaman bir şekilde tezahür ediyor.

Kürtçe PKK’nın değil bu ülkenin 20 Milyondan fazla insanının anadilidir. PKK ve bileşenlerini bahane ederek Kürtler ve Kürtçe’yle uğraşmak o dili ve o insanları başkasının uhdesine ve temsiliyetine mecbur bırakmaktan başka bir şey değildir.

Yıllarca inkâr edilen bir halk, halen ortak yaşam iradesi sergileyebiliyorsa eğer, o halkın dili de en azından o halk kadar değerlidir ve resmi dil olarak da sadece Kürtlerin yaşadığı bölgede değil aksine ülkenin tamamında tabelalarda, resmi ilan ve yazışmalarda yer almalıdır. Bu en hakkaniyetli çözümdür.

Hadiselerden ders çıkarmasını bilmek bir erdemdir. Yasaklamaların bugüne dek bir katre kadar fayda getirmediği ortada iken ve tarih de buna şahit iken dil ile yazı ile uğraşmak akıl ve izanla açıklanacak bir durum değildir.

Aslında birçok insan gibi ben de buradan sormak istiyorum; herhangi bir resmi kurumun tabelasında Kürtçe’nin yer almasının kime ne zararı var ve birilerini neden rahatsız ediyor.

Burada daha da önemli bir soru şudur ki; bu yasaklama ya da ortadan kaldırma kimin ekmeğine yağ sürüyor ve kimi halk nezdinde haklı duruma getiriyor.

AK Parti yönetimi neden bu tür yasaklamalar karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor acaba? Nerede ‘Türkiye İttifakı’?

İktidara gelinceye kadar adım adım statüko ile mücadele eden bir partinin, karşıtlarının amelleriyle amel etmesi karşısında şaşkınlık yaşamamak gerçekten mümkün değil.

Belki birileri çıkıp yenilenen İstanbul Seçimleri ile bu olayı bağlayabilirler. Ama ben, Kürtlere ve Kürtçe’ye seçim dönemlerinde gündeme gelen bir olay muamelesi yapılmasından yana değilim.

Kürtçe’ye ülkede konuşulan en yüksek ikinci dil muamelesi yapılmalı ve hakkı ifa edilmelidir diye düşündüğümden olayı İstanbul seçimlerinden bağımsız olarak değerlendirmek istiyorum. Çünkü Türkiye İstanbul’dan ibaret değildir.