28 Şubatttt Vicdan sahiplerine bir hatırlatma
Coğrafyamız 20 yıl önce meşum bir darbe girişimi yaşadı. Fiili bir darbe gibi yönetime el konulmasa da tankların Sincan`da yürütülmesi, yargı/medyaya oligarşik brifingler verilmesi, dönemin başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan`a Müslüman toplum için tamamen kendi ölüm fermanını imzalaması nevinden kararların imzalatılmak istenmesi… Bütün bunlar, dindar bir yaşama, Müslümanca bir hayata, tesettüre bürünen kadınlara dönük batı(l) uşaklarının hazımsızlığının güç şımarıklığına bağlı oluştu/oluşturulmak isteniyor.
Bin yıl sürecek denilen o meşum darbe ve süreç, Allah`a hamd olsun 20. yılını bile göremeden etkisiz kaldı ve tarihin çöplüğüne gitti. Yakın geçmişte yaşanan bir 15 Temmuz darbe girişimi ‘İlahi lütuf, halkın karşı koyuşu ve Müslümanların onurlu duruşuyla` sonuçsuz kalmasaydı iki darbe girişiminin olası korkunç sonuçları da bugün ülkeyi Irak, Suriye ve Arakan`dan daha beter bir hale getirirdi. Bunca bela ve musibet, açıkça müşahede edilen İlahi yardımlara rağmen hala bir 28 Şubat sürecinde genel bağlamda Müslümanların haklarıyla ilgili yasal tanım ve düzenlemelerin yapılmamış ve zindanlarda Yusufilerin intizarı, batı(l) ülkelerde muhacirlerin vuslat arzusu bir realitedir. İktidarın bunu görmezlikten gelerek 28 Şubat ve 15 Temmuz üzerinden kahramanlık sloganları atmasını ve fetih/zafer havasına girmesini açıkça samimi bulmuyoruz.28 Şubat ve 15 Temmuzda batı(l)ı yol, şeytanı ve nefsini dost tutan zihniyet, hak/doğruluk ehlini yıldırmak, pasifize etmek adına türlü oyun, hile ve tuzak hazırladı. Doğruları ve doğruluk sevdalılarını menfaat ve arzuları için bir engel gördüler, tüm imkân ve güçleriyle onların önüne zulüm, haksızlık, cebr setleri ördüler.
Bazen bizden yana görünüp doğruluk âşıklarını yumuşak karınlarından - Sizi düşünüyoruz, biz de sizdeniz- bazen de kurt postuna bürünüp kanlı dişleriyle -Suyumu bulandırdın, bahanesiyle- vurdular.Karanlık dehliz ve gecelerde tertiplenen darbe planları, halka yönelik fişleme çalışmaları, bin bir entrika içeren tuzaklar bugün bir bir deşifre olmadı mı?
Bir de insanın her bir uzvu, dostu ya da düşmanının kaçamadığı şahitlik gününde şahitlerin deşifre edeceği daha nice zulüm, ahlaksızlık ve rezillik… O zaman kaçış nereye?Azap balyozları tepelere inince planların bir faydası olacak mı?
28 Şubatın meşumluğunun hatırlandığı bir günde belki de vicdanı(!) ve adalet arzusu(!) olan birilerini yeniden düşündürür umuduyla canlı üç örneği bir mizansen olarak göz önüne getirelim:2000`lerin başlarında İhya Der, Vahdet Der yönetici, üye ve gönüllülerine reva görülenler…
— Neymiş?—Yardım yapıyorlarmış!
— Halla halla, başka neymiş?— Efendim, Kutlu Doğum etkinliği düzenlemişler!
— Daha başka?— Efendim, gençleri ahlaki noktada bilinçlendiriyorlarmış!...
— Peki, diğerleri ne yapmış?— Efendim, zihinlerinin derinliklerinde eylem tasarlıyorlarmış!
—Tamam, fazla izaha gerek yok! Asın, kesin! Hayır, biraz abarttım sanki. En iyisi tutuklayın, cezalandırın ki akılları başlarına gelsin!!!… Adlı şahıs: “ Biz, çoğunlukla mahkemeye bir yüzbaşı eşliğinde giderdik. Bir mahkeme çıkışında yüzbaşı bize:
— Ben her mahkemeye şaşırıp küçük dilimi yutma beklentisiyle gelirdim; ama bu beklediğim hiç olmadı.— Niye, komutanım?
— Çünkü ben her biriniz için ‘ Bu şurayı bombaladı, diğeri şu kadar insanı öldürdü, öteki halkın asayişini bozan tedhiş eylemleri yaptı.` Denilecek diyordum. Fakat her biriniz ‘ Kur`an dersi verdi, camiye gitti, zekât topladı…` gibi İslami gerekliliklere icabet sebebiyle suçlanıyorsunuz. Anlıyorum ki suçlu sandalyesine oturtulan İslam`dır. Ne yazık ki insanlar böyle bilmiyorlar.”Cezaevi`nde bir yetkili şunu demekten kendini alamıyor:
—Ya siz medyada yazılan, çizilen, korkunç olarak lanse edilen kişiler olamazsınız. Ya da biz öyle olan(!)ları henüz yakalayamadık. Çünkü siz dürüst, disiplinli, doğruluğu dert edinmiş kişilersiniz. Siz benim mahiyetimde olsanız, bu ülke hep huzur ve doğruluk içinde olur.”Eğer hala kulak çınlamıyor, vicdanlar sızlamıyor, iktidar adalet adına işlemiyorsa bin referandumdan ‘Evet!` çıksa kaç para eder?