Şerli ikizler ekonomisinin bizi mahvetmesi yetmedi mi?
Batı emperyalizmi, kendisini ortaçağ karanlığına iten ve yaşam koşullarıyla hayatı felce uğratan etkenleri değiştirmek için bir çaba içine girdi. 15. yy`dan itibaren başlayan bu çaba ‘rönesans, reform`la devam etti. Bu çaba, sanayii devrimiyle zirveye çıktı.
İslam dünyası, bu dönemde sahip olduğu değerlerinden uzaklaştığı için hızlı inişler, tahribatlar yaşadı; Batı ise kendisi için artık asli bir değer olarak gördüğü ‘akıl, madde, faydacılık` gibi unsurlara sanayi devrimini de temel yaparak hızla yükseldi. Bu yükseliş, bir yönüyle Batının dünyaya sahip olma hırsını arttırdı, bir yönüyle de kendisi için belki bir ilaç konumunda olan düşüncelerini bazı izm`lerle diğer halklara içine zehrini akıttığı bir bal tasında sunmaya başladı.
Batı emperyalizmi; proleterya(işçi) devrimle materyalist sosyalizm, liberal ekonomiyle kapitalist pragmatizmi şerli, muzır, açgözlü, zalim ikizler olarak dünya halklarına bela etti.
Sosyalist mantıkla devlet işçinin sırtında yükselip malın tek ve karşı koyulmaz sahibi oldu ve ‘her şeye eşit mesafe/her şey ortak paydamız` denerek insanların malı, namusu, kutsalı adına ne varsa çağdaş komünizm putuna kurban edildi. Yoksulluk, ekmek, işçi sloganıyla fakir zengine düşman edilip -son iki yüzyılda somut örnekleri mevcut bir ayrıştırıcılıkla- milyonlarca insan ya öldürüldü, ya zindanlar ve sürgünlerle ölüme terk edildi.
Diğer şerir ve muzır ikiz kapitalizm 18.yy`ın son çeyreğinde sanayi devrimiyle sahnedeki yerini aldı. Bu ikizin insanlara sunduğu argümanlar nefse o kadar tatlı geliyordu ki, insanlar nefislerini ve özbenliklerini daha önce bu kadar kutsayan bir durum görmemişti. Malı, kazanımı tamamen bireye hasreden bu yapı ‘Çalış kazan, nasıl çalıştığın önemli değil; yeter ki kazan ve malına mal kat!` deyip mal ve para döngüsüne tapınaklar ve tapıcılar oluşturdu.
Bu şerir ikiz doğmadan önce insanlar, gündelik ihtiyaçlarını el emekleriyle yaptıklarını satarak karşılarlardı. Kapitalist muzırlığı doğuran sanayi devriminden sonra bir kaç el emeğinden çok yüz binlerce üretim başladı. Aynı ürünlerden standart yüz binlerce ürünün üretilmesiyle somut görünür iktisadi bir hayat ortaya çıktı. Bu sistem her durumda üretici ve tüketicinin eğitim düzeyini yükselterek aklını malı, parayı kazanacak hinliklere, şeytanlıklara sevk etti ve ‘Mal benim, malı ben kazandım ve onu kimseyle paylaşmam.` hırsıyla fakire/yoksula tepeden bakan bir konuma getirip aradaki tüm sosyal buluşma, paylaşma ve dayanışma köprülerini yıktı.
Daha çok kazanma ve hep kazanma insanların hayallerini ve rüyalarını kaplayan bir figüre dönüştü. Bu kapitalist figür, insanları anlamsız bir koşuya zorladı. İnsanın yaşamı için yiyecek, barınma ve giyinme gibi birkaç temel ihtiyaç kalemi bir ihtiyaçlar dağına dönüştü ve bu ihtiyaçlar insanı yutacak korkunç bir deve dönüştü.
İhtiyaçlar listesi arttıkça, insanlara daha çok çalışmalısın denilip boyun bağı liberal bir sistemle bağlanmış milyonlarca gönüllü ve zorunlu köle ortaya çıktı. Dün ‘Allah için ne yaptın!` sözü insanları tevekkül, kanaat, yardımlaşma gibi duyuşlarla insani bir boyutla merhametli ve hakkaniyetli kılıyordu. Bugün ise ‘Para kazanmak için ne yaptın!` sözüyle insanlar ‘özgürlük, mal sahipliği, haramzadelik, kazanma hırsı ve harcama şevkiyle tamamen insanlıktan çıkmış ve kendi dışındaki insanları yok sayar bir derekeye düşmüşler.
Kozmetik, bijuteri, çerez kültürü vb. bugün temel ihtiyaç halini almışsa; iş sahibi/param olmadan evlenemem algısıyla evlilik ötelenmiş ve bu bağlamda şehevi arzular ahlâksızlığa tavan yaptırmışsa; işyerlerinin çoğunda haram bakışlara bir şehvet nesnesi olarak sunulan kadın bir asgari ücret kandırmasıyla toplumsal alanın tamamına yıkıcı bir unsurla yayılmışsa bu ikinci ikiz kapitalizmin şerrinden Allah`a sözle, özle, amelle sığınılması gereken bir şeytan olduğunu göstermektedir.
Çözüm ise, malı ne tamamen insanların elinden alan sosyalist ne de tamamen insanın eline veren kapitalist bir anlayışla olur; ancak malı insana bir emanet bilinciyle verip onu hem kendi ihtiyaçları için hem de toplumun diğer insanlarına el uzatmakla harcamayı öngören İlahi ve adil nizam İslam`ımızla olur.