Türkiye dindar mı?
Yıllardan beri hepimizin duyageldiği, belki de bundan biraz da toplum olarak kendimizi övünçle bulduğumuz bir söz vardır:
“Türkiye`nin %99`u Müslüman/Dindardır.”
Dindar, kelimesindeki ‘-dar` eki Îranî dillerin bir eki olup Türkçe tam karşılığı ‘-lı,-li` ekidir. Kelime, ‘Dinli` kalıbında olup ilgili din(İslam)`e mensup olan, o dinin gereklerini yerine getiren` manasındadır. Bir nevi, bir kimlik izharıdır.
Böylesi bir kimlik, elbette Yüce Rabbimizin ‘en güzel örnek` olarak bildirdiği Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.)`in ve onun dindarlığının bütün boyutlarını göz önüne seren insan modeli çıkar. Bunun dışındaki dindarlık tarifleri eksik, yanlı kalır ve âmâ birinin fili tarif ettiği gibi tek boyutlu bir yönle karşımıza çıkar.
İbadet ağırlıklı bir dindarlık mı?
Bilgi ağırlıklı bir dindarlık mı?
Şekil mi, öz mü, ruh mu vs. hepsi mi? Bu sorulara cevap hepsidir. Hiçbiri diğerine tercih edilemez. Bilgi, ibadet, ahlâk, hayâ, amel… Bunların hepsi olmalı. En başta da ihlâs olmalı…
İnsanımızın ahlaki, ibadi ve idari olarak Allah`a teslim olması, Müslüman bir kimlikle öne çıkması elbette arzumuzdur; ama bu gerçekten de böyle midir?
Geçtiğimiz hafta içerisinde İsviçre merkezli Global araştırma ağı WIN/Gallup International`ın son çalışmasında dünyada ülkelere göre dindarlık oranını ortaya koydu.
Türkiye`de dindar olduğunu söyleyenler yüzde 79 çıktı. Yüzde 13`lük bir kesim ise ‘dindar değilim` cevabını verdi. Türkiyeli ateistlerin oranının yüzde 2 olarak görüldüğü araştırmada kendisini din konusunda herhangi bir şekilde tanımlamayanların ya da soruya cevap vermeyenlerin oranı yüzde 6 oldu.
Bu rakamlar kulağa hoş geliyor. Görüntü ve araştırmalar ise bu iddiayı dindarlık noktasında daha çok aşağı çekecek düzeydedir. Acaba bu İsviçre merkezli araştırma ağı Türkiye ölçeğinde dindarlığın gerçek resmini ortaya çıkaracak şu soruları da sorsaydı, rakamlar yine aynı olur muydu?
-İslam`ın hüküm kaynağı olan şeriatı istiyor musunuz?
-Kur`an ve sünnet bağlamında mı, geleneksel bağlamda mı İslam`ı yaşıyorsunuz?
-Namazınızı vaktinde kılar mısınız?
-(Bayanlara) Örtünme emrine nasıl bakıyorsunuz? Başörtü, pantolon, bluz tarzı bir şekil; tesettür, cilbab tarzı bir şekil mi istiyorsunuz?
-İçki içer misiniz, faizli alış veriş yapar mısınız?...
Dindar bir nesli yetiştirmek istediğini söyleyen 13 yıllık AK Parti`nin iktidarındaki tabloyu yansıtan yeni birkaç araştırmaya bakalım:
Zina ve fuhuş 2004 yılında sayısı tespit edilen genelevleri dışında fuhuş yapan kadın sayısı 100 bin civarı iken 2014`te 300 bini aştı ve %300 artış var. Hatırlayalım ki,
AK Parti Hükümetleri`nin ilk yıllarında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamlı bir şekilde değiştirildi. Düzenlemeyle zina “suç” olmaktan çıkarılmıştı.
2004 yılında Tekirdağ rakı fabrikası 2 iken 2014 yılında 18 fabrikaya çıktı.
Bu içki burada yaşayanlarca tüketiliyorsa bunun neresi dindar!
Ailenin dağılması, alkol ve uyuşturucu kullanımın artması, zinanın suç olmaktan çıkarılması, TV`lerdeki ahlâksız yayınların çoğalması yine bu ülkenin birer realitesi olarak duruyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2002-2010 yılları arasında fuhuş suçları yüzde 220, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz suçları yüzde 125 oranında arttı.
Televizyon dizilerindeki ahlâk dışılıklara karşı etkin bir denetim mekanizması işletilemedi. Dizilerde evlilik dışı ilişki, “flört”, “seviyeli birliktelik” gibi kavramlar sürekli dayatıldı.
“Madde ve Diğer Bağımlılıklar ile Mücadele Kapasitesinin ve Bu Bağlamda Türkiye Yeşilay Cemiyetinin Değerlendirilmesi” başlıklı rapora göre, Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezleri`ne başvuranların sayısı son 5 yılda 5 kat arttı. 2004`te AMATEM`e başvuranların sayısı 40 bin iken, bu rakam 2012 sonunda 227 bini aştı. Bu istatistik, uyuşturucu kullanımındaki artışı da gözler önüne serdi. Bonzai de yine maalesef ilkokullara kadar girdi.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2004-2014 arasında Türkiye`de 1 milyon 75 bin 765 çift boşandı. Aynı dönemde evlenen çiftlerin sayısı ise 6 milyon 144 bin 124 oldu. 2013 sonu verilerine göre, 2004 yılına kıyasla evlenme oranı yüzde 2,5 azalırken, boşanma oranı yüzde 38 arttı…
Okullardaki ‘Siyer, Kuran-ı Kerim dersleri`. Başörtü yasağının kaldırılması… gibi adımların tabloyu olumlulaştırması beklenirken buna rağmen olumsuzlaşan tablo şunu göstermektedir:
İstenen dindarlık yazımızın başında belirttiğimiz ‘Kuran ve sünnet` eksenli dindarlık değil; yerine göre günahları kısmen doğallaştıran, ibadetleri çok da öne çıkartmayan çok da etliye sütlüye karışmadan devletin çarkını döndürmesini sağlayan ‘demokrat bir dindarlık(!)`tır.
Artık böyle bir dindarlık nasıl oluyorsa?...