Yeni Maarif Modeli ve Cevapsız Sorular
Geçen hafta İl Milli Eğitim Müdürümüz, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli konusunda STK’ları bilgilendirmek ve modeli tanıtmak için bir toplantı yaptı. Toplantıya ben de davetliydim. Muhtemelen bu toplantılar Milli Eğitim Bakanı’nın bilgisi ve isteği dâhilinde yapılmaktadır. Müfredat konusuyla ilgili, görüş ve önerilerimizi sistem üzerinden yazmıştık.
Önümüzdeki eğitim öğretim yılında ana sınıflar, 1, 5 ve 9. Sınıflar üzerinden yürürlüğe girecek müfredatı ‘insan kaynakları, materyaller, uygulama’ yönüyle daha somut bir şekilde müşahede edebileceğiz. Yeni Maarif Modelinin artı ve eksilerini daha sağlıklı görebileceğiz. Dolayısıyla bu konuda şu an çok şey söylemek mümkün olmasa da toplantıdaki tanıtım bağlamında bazı hususlara değinmek istiyorum.
Milli Eğitim, yeni modelle ilgili, ilgili kişilerden hassasiyet bekliyor. Maarif modelinin detaylı incelenmesinden sonra sağlam ve yapıcı eleştiriler umuyor. Eğitimle ilgili kişi ve oluşumların müfredata genel veya branş itibarıyla aktif olarak dahil olmasını arzuluyor. Sağdan soldan ve kulaktan dolma cümlelerle yapılan eleştirilerin modeli ‘sol ve seküler akıl’ üzerinden gören ve insafsızca eleştirenlere malzeme verebileceği endişesi taşıyor.
Eğitim Felsefesi + Öğrenci Profili + Erdem Değer Eylem Modeli + Beceriler Çerçevesi = Bütüncül Eğitim Program Modeli şeklinde formüle edilen modelin ana başlıkları, alt başlıkları ve detayları yıllardır özlemini çektiğimiz ‘adil, ahlaki, değerler, yetenek, değerli kılma ve ihtiyaç kadar’ gibi birçok önemli eksiği içermektedir ve uygulanabilir niteliktedir. Yeni Maarif(Eğitim) Modeli, genel bağlamda kapsayıcı, emek verilmiş ve umut veren bir düzeydedir; ama Maarif modelin ‘karma eğitim nasıl olacak?
Öğretmenlerin rol model düzeyi nasıl sağlanacak?
Dil gelişiminde baştan sona Türkçeye vurgu yapıldığı ve Türkçe’nin öncelenmesi gerektiği öne çıkarıldığı halde bu kadim coğrafyanın ‘Kürtçe, Zazaca, Lazca, Abazca ve Gürcüce’ gibi diğer dilleriyle ilgili niçin bir içerme yoktur?
Soruları şimdilik cevapsız kalmaktadır. Cevapsız kalan diğer bir soru da şudur:
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, uzun bir sürenin, yoğun bir mesainin, binlerce eğitimcinin ve on binlerce ilgili kişinin emeklerinin görünüme dönüşen bir neticesi olabilir. Ki öyle olmalıdır. Güçlü bir tasarım ve oturaklı bir model olabilir. Lakin laik, seküler ve Kemalist bir aklın kendini hala güçlü bir şekilde koruduğu bir süreçte; her okul, sınıf ve ders kitabında ‘Atatürk İlke ve İnkılaplarının’ yasal bağlamda ağırlığı hissettirdiği bir zeminde bu model uygulanma imkânı bulabilir mi?
Zeminin çürük ve aykırı olduğu bir temel üzerine mühendislik harikası ve sağlam/kaliteli malzemeyle yapılmış bir bina ne kadar dayanıklı olur?
Emin olun, bu eleştirileri bağcıyı dövmek için değil üzüm yemek için yapıyoruz.
Dert aynı, düşünce aynı ve niyet aynı…
Bizim kavramlarımız üzerine temellenmemiş bir zemine kendi kavramlarımızla bir inşa süreci ne kadar sağlıklı olur, onu öğrenmek istiyoruz.
Bir de olası bir Milli Eğitim Bakanı veya iktidar değişikliğinde bu yeni model sürdürülebilir bir yasal dayanağa sahip midir?
Yoksa gelen ‘yeni bakan’ keyfince veya ‘yeni iktidar kendince’ yeni bir eğitim modeli dayatacak mı?
Dünü tecrübe edilmiş, bugünü iyi değerlendirilmiş ve yarınları hem maddi hem manevi anlamda imar edecek bir eğitim modeline kim hayır diyebilir ki?
…
Ültimatom Niyetine…
Sahabe kanlarıyla sulanmış, şehit kanlarıyla bezenmiş ve secdelerle izzet bulmuş coğrafyamda ‘dinime, inancıma, değerlerime, ahlakıma ve insanıma’ düşman yerli veya yabancı kişiler, işler, icraatlar, fikirler, ürünler ve mekânlar istemiyorum. Hele hele #ÜlkemdeİnsanlığaDüşmanSiyonistHiçİstemiyorum.