Cihad Ruhu ve Gazze
Düşman karşısında zaaf ve etkisizliğimizin en önemli nedenlerinden biri kendi kavramlarımıza sahip çıkamayışımız ve onlara bağlı bir düşünce ufku geliştirmememizdir. Son iki asır Batı’yı taklit ve Batı’ya hayranlık sebebiyle onların kavramları hayatımıza girdi, hayatımızı perişan etti. Dünyevi ve uhrevi, maddi ve manevi perişanlık ve kayıplardan kurtulmak istiyorsak hayatımızın düşünce ve eylem merkezine kendi kavramlarımızı koymamız lazımdır.
Aksa Tufanı ve Gazze direnişi, bize ait bazı kavramları daha iyi bilmemiz gerektiğini öğretti. Bu kavramlardan biri de cihattır.
Cihad, Allah yolunda amellerin en hayırlısı olarak bilinir. Allah yolunda atılan her adım, onun rızası için tüketilen her nefes, hoşnutluğunu kazanmak için yazılan ve okunan her satır, bir cehttir, bir çabadır. Kur’an-ı Kerim’de birçok kez tekrarlanan “Mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz.” ibaresi, cihadın sadece savaştan ibaret olmadığını gösterir. Esasen cihad; gerek mal ile ve gerekse can ile olsun sırf Allah yolunda ve O’nun kelimesi en yüce olsun diye yapılan her türlü çabanın adıdır.
Ve biz bu çabayı fazlasıyla Filistin ve Gazze’de yerine göre ‘sabır, tevekkül, teslimiyet, direnç, direniş ve davet’ olarak gördük ve görüyoruz.
Bugün İslâm ümmetinin içinde bulunduğu zillet ve karşı karşıya bulunduğu en büyük musibet; cihadın, Allah yolunda mücadelenin ve din uğruna gayretin terk edilmiş olmasıdır. Ancak cihadın terk edilmesi ümmete ne kadar pahalıya mal olmuşsa cihadın yanlış yapılması da aynı şekilde çok pahalıya mal olmaktadır.
Ama Gazze ve HAMAS ‘Aksa Tufanıyla’ cihadın hassı ve doğrusu nasıl yapılır, bize gösterdi.
Cihadı doğru anlamak lazımdır. Müslüman bir bireyi veya toplumu bir doktor ve diğer insanları da hasta gibi düşünürsek doktor-hasta arasındaki ilişki cihadı somutlama açısından önemli bir temsildir…
Seyyid Kutub, cihadı ‘İnsanlarla İslam arasındaki engelleri kaldırmak’ olarak tanımlar. O zaman, hangi coğrafyada insanların İslam’a ulaşması noktasında ne engel ve hangi problem varsa onu gidermek o coğrafyaya göre cihad olur. Bu engeller ‘siyasi otorite, ideolojiler, haram ve günahlar, zevkler, cehalet, fakirlik’ vb. türden olabilir. Can ile yapılan cihad yani Allah yolunda savaşmak ise ancak bir memlekette zulmün dayanılmaz bir hal alması, fitne ve fesadın yaygınlaşması, işgal ve asimilasyon gibi cana ve mala taalluk eden sebeplerle ortaya çıkar.
Ve bu cihadın gerekliliği ve gerçekliği bugün Gazze’de fazlasıyla vardır. Biz de bu fiili cihadı ‘boykot, infak, sosyal medya, ilim, dua, anlatma, kitleleri etkileme, idarecileri harekete geçirme’ gibi diğer cihad türleriyle desteklemeliyiz.
Cihad, ifsat için değil ıslah için yapılır; insanlara zorla İslâm’ı kabul ettirmek için değil, İslâm ile insanlar arasına konulan engelleri ortadan kaldırmak, davet ve tebliğin önünü açmak için yapılır, mazlumu koruyup zalime engel olmak, zulüm ve haksızlığa son vermek, fitneyi ortadan kaldırmak için yapılır. Yani vücuttaki kanserli hücreyi atmak ve kangren olmuş uzvu kesmek için yapılır. İslam’da cihad haksızlık, adaletsizlik ve zulmü gidermek içindir. Kendisini öldürmeye gelen kişiyi dahi diriltme çabasıdır. Eliyle ve diliyle insanlara bir emniyet limanı olabilmektir.
Bu duruş ve hassasiyet, Gazze’de sergilendiği içindir Aksa Tufanı, dünya halklarını diriltmeye devam ediyor.
Özetle; cihad Gazze’de gördüğümüz gibi bir ‘ruh, inanç, adanma, direnme, tahammül, davet ve diriltmedir.’ Bunlardan yoksun her savaşım ise bir ‘zulüm, kıyım ve katliam’dır.