• DOLAR 34.653
  • EURO 36.368
  • ALTIN 2929.769
  • ...

Ülke sathında dün itibarıyla bir seçim oldu.

Her seçimin olduğu gibi bu seçimin de kazananı ve kaybedeni, sevineni ve üzüleni oldu.

Kazanma veya kaybetmenin farklı algılandığı bir realite içinde kimine göre sayısal veriler, kimine göre alınan belediye başkanlıkları, kimine göre seçime katılım oranı, kimine göre de oylardaki artış veya azalış bir ölçüt olarak değerlendirildi.

Kendi merkezinden, dostlarının penceresinden veya rakiplerinin açısından sonuçlara bakıp kazanma veya kaybetme savunusu geliştirenler olduğu gibi alınan neticeler üzerinden çıkarımlar yapıp veya yapacak olup bir sonraki seçimlere şimdiden bilenenler de oldu.

Seçimlere yerine göre iç, yerine göre dış gözle; taraf veya rakip algısıyla yaklaştığımızda da görmemiz gereken noktalar var ve olmalıdır.

Bu seçimle ilgili değerlendirme yapanların ‘yönetim algısı/mekanizması, ekonomi, Gazze, Ramazan orucu ve ideolojik bakış’ gibi ana unsurları göz ardı etmeden değerlendirme yapmamaları gerekir. Başka unsurlarla beraber bu ana unsurların göz ardı edildiği değerlendirmeler güdük ve sathi kalır. Ve bir sonraki seçimler için ‘Körler sağırlar birbirini ağırlar.’, ‘Benim oğlum bina okur, döner yine bina okur.’ Ve ‘Eski tas eski hamam’ içermelerinden başka sonuç getirmez. Aksine bu bağlamdan yoksun değerlendirmeler ivmeyi daha aşağı çekebilir; belki de bir daha doğrulmayacak bir tepe takla olma durumu oluşabilir.

Muhafazakâr seçmen birbirine olan ihtiyacı göz ardı ettiği, biraz daha kendi olmak istediği ve kendini bir diğer kardeşinin yardımına muhtaç olmadan müstağni gördüğü için umduğu ama dillendirmekten korktuğu bir neticeyle yüzleşmek zorunda kaldı.

Solcu, ulusalcı, laik ve Kürtçü seçmen de zıtlaşan birçok noktalarına rağmen ‘rakibini devirmek’ için kimi yerde açık, kimi yerlerde yuvarlak masalar etrafında güç birliği yaparak çarpan etkisi oluşturdu.

CHP’nin iyi bir oranı yakalaması, en çok belediye başkanlığı alması; AK Parti’nin ciddi bir oy kaybına uğraması ve elindeki bazı belediyeleri de farklı partilere kaptırması rakiplerden birinin güçlü bir diğerinin zayıf olması kaynaklı değildi.

Kemalizm’i zayıflatma hedefinin Kemalizm’i övme noktasına geldiği bir anda,

Müslümanların hamisi olma iddiasından Gazze’nin neredeyse bilerek Siyonist vahşete terk edildiği politik bir evrilmede,

Bir önceki seçimde ittifak etkisiyle birkaç milletvekili çıkaran HÜDA PAR ve Yeniden Refah’a minnetle yaklaşım ve kendini dev aynasında gören bir tutum sergilenerek birçok yerde oransal oylarla kazanılan 20 artı milletvekilinde ‘el ele birlikte zirveye’ gerçekliğinin es geçildiği bir zeminde,

İnsanların hala on yılların öncesi kaotik ortamlarıyla korkutulduğu ve her seçimin bir beka meselesine dönüştürüldüğü bir hengâmda,

Otuz yaş altı nesle ‘mana, bilinç, erdem, diğerkâmlık’ gibi hiçbir güzellik kazandıracak bir eğitim süreci, manevi ortam ve ahlaki sunum oluşturulmayan 20 küsur yıllık iktidarın hem maddi artılarla övündüğü bir reelde,

Bu sonuçtan başka bir sonuç beklentisi ‘ahmakıslatan yağmur’ trajedisi olurdu.

Kazanmayı ve kaybetmeyi ‘kulluk ve erdem’ ikilisinde aramayan, değerlendirmeyen, görmeyen her adım, tercih ve seçim sayısal oranlarla kazanılsa bile güdük, yitik ve kayıptır.

Ramazan’ın sonuna geldiğimiz bu günlerde gerçek kaybı yaşamamak adına tüm dostları rıza-i İlahi’yi esas alan bir muhasebe, tefekkür ve itikâf sürecine davet ediyorum.