Kudüs ve Ramazan
Seçim sathına girdiğimiz bugünlerde seçimle ilgili konuşmak ve yazmak bir ihtiyaç olsa da Gazze’de yaşanan vahşet ve katledilen insanlar bizi Gazze’yi ve Kudüs’ü asıl ve birinci gündem yapmak zorunda bırakıyor.
Bir yandan doya doya yaşanması gereken ve rahmet ikliminden kana kana içilmesi gereken ayların sultanı Ramazan…
Bir yandan toplumsal ve mekânsal yarınlarımızı olumlu veya olumsuz, doğru veya yanlış etkileyecek bir seçim süreci…
Bir yandan temeli göklerde atılmış, bir yandan ayetle etrafı mübarek kılınmış,
Peygamberlere hayat ve tevhid mücadelesine mekân olarak şereflenmiş,
Peygamberimiz Muhammed’in aleyhi selam miracıyla bize miras kalmış mübarek bir belde:
Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa ve Gazze…
Aslında bunların her biri bir diğerini tamamlayan gündemler ve ihtiyaçlar olarak karşımıza çıkıyor.
Küresel şer güçler ve yerel batıl yapılar zaman ve mekân bağlamında doğru insanlar, doğru vakitler ve doğru adreslerle buluşmamamız için elerinden gelen her türlü kötülüğü yaptıkları gibi, devşirdikleri maddi ve insani gücü batıl hedefler uğruna serseri mayın gibi kullanıyorlar. Bu sebeple kim olursak olalım, nerede bulunursak bulunalım harcımız doğru tercihler, doğru zamanlar ve doğru mekanlar üçlemesi ekseninde bir efor sarf etmek olmalıdır.
Anlattığımız gerekçeler vesilesiyle mekân olarak Kudüs’ü, zaman olarak Ramazan’ı hiçbir zaman birbirinden ayrı düşünemeyiz. Çünkü imtihanı açısından Allah katında zaman ve mekân birbirilerini tamamlayan unsurlardır. İnsanlar, yaşamları bağlamında akıp giden bir zamana tabi tutulur. İnsanoğlu, kendisi için belirlenmiş zamanı belirli mekânlar üzerinde geçirir. Bu vesileyle Yüce Allah celle celaluhu insanlara lütfettiği zaman ve mekan nimetini kıymetlendirmiş. Asr Süresinde olduğu gibi bazen çeşitli zaman dilimleri, Tin Süresi’nde de olduğu gibi kimi mekânlar üzerine yemin ederek onları daha görülür ve kutsanır kılmıştır.
Bu durum, insanlar bazı zamanlar ve mekânların kutsiyetinden faydalansın, onları çeşitli güzelliklere vesile etsin, kıymetlendirsin ve onlarla Allah’a daha çok yakınlaşsın diyedir.
Ramazan ayı, zamanlar içinde Allah katında en çok kıymetlendirilmiş bir zaman dilimidir. Ramazan, on iki ayın sultanıdır. Bu zaman dilimi geldiğinde Yüce Allah celle celaluhu bir nevi rahmetiyle insanların gönlüne tecelli eder. Kudüs de bu bağlamda Peygamber Efendimize aleyhi selam miraç mekânı olduğu gibi birçok peygambere de ev sahipliği yapmıştır. Kudüs, İsra Suresi’nin ilk ayetinde belirtildiği gibi etrafı mübarek kılınan bir belde olma hasebiyle mukaddestir, mübarektir.
Ramazanla Kudüs bir araya geldiği zaman ümmet olarak iki kutsiyeti bir arada yaşıyoruz.
İslam düşmanı siyonistler bunu bildiği için ne yapıyorlar?
Ramazan ayındaki o kutsiyeti ve Müslümanların Ramazan ayına karşı olan aşkını, şevkini baltalamak için saldırılarını ve vahşetlerini yoğunlaştırıyorlar.
Biz zaman ve mekân bilincini doğru öğrendiğimiz zaman, zaman ve mekân bilinciyle hayatımızla ilgili tüm zaman ve mekânları doğru anlamlandırabiliriz.
Seçimlerimizi doğruluk adına, doğru işler yapılması uğruna ve doğru insanlar tarafına yaparsak Kudüs’ümüz, Gazze’miz, Arakan’ımız, Doğu Türkistan’ımız -elhasıl tüm mazlum coğrafyalar- doğrulacağı ve doğrulukla imar olacağı gibi Ramazan’ımız da doğru, dolu ve doyulmuş bir şekilde yaşanmış olacaktır.