• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Müslüman olma, gündemi kendi rengimizle ve kabulümüzle konuşmayı, değerlendirmeyi ve imkân varsa dönüştürmeyi gerektirir. Bu konuda kararlı olmak, doğruyu ortaya koymak, haksızlık ve yanlış uygulamalara adil bir şahitlik ve müdahale vasfımız ve çabamız olmalıdır.

Anayasa değişikliği –özellikle ilk dört maddenin değişmezliği ve değişebilirliği- HÜDA PAR üzerinden yeniden gündeme geldi. Ve konu harıl harıl tartışılıyor. Birileri için laik bir anayasa kutsanmış ve bir toteme dönüşmüş olabilir. Bize göre bu böyle değildir. Bize göre değişebilirlik ve değişmezlik Allah’ın koyduğu hüküm ve yasalara göredir.

Son seçimler akabinde yoğunlaşan anayasa tartışmaları laikçisi, sağcısı, solcusu, liberali, muhafazakârı, ilgilisi ve ilgisiziyle herkesin gündemine girmiş gözüküyor. Herkes bir şekilde bu konuyu konuşuyor, tartışıyor ve kendinden bir şeyler katmaya çalışıyor.

Türkiye’de anayasa tartışmaları ve uygulamaları yeni değildir. Bu tartışmalar, Tanzimat’la başlamış, ulus ve laik devletin kurulmasından bu yana devam etmiş ve devam edecektir. O günden bugüne beşeri anayasal sürecin her aşaması yanlış dikiş tutturarak ilerlemiştir. Her yeni anayasa, oluşumunda iç ve dış dinamiklerin katkısına vurgu yapsa da bu koca bir yalandır. Bu ülkede anayasa çalışmaları, değişikliği hep muktedirler tarafından yapıldı, vesayet tarafından dayatıldı, asker tarafından ‘kutsal’ koruma zırhına büründürüldü.

Anayasa değişikliği genel ve bütüncül olacaksa, birey ve toplum adına yenilikler düşünülüyorsa, insan fıtratına aykırı uygulamalardan fıtri dönüşümlerle vazgeçilmek isteniyorsa bu konuda ölçü bellidir:

Kulu yaratan Allah’ın koyduğu hükümler esas olmalıdır. Zaman ve zemine göre bir şeyler eklenmek isteniyorsa bu da fıtri ve ilahi kanunlara muhalif olmamalı ve meşru bir örf zemininde ilerlemelidir. 

Anayasa değişikliği veya yasa değişikliği olunca hemen her seferinde devreye bilindik klasik girer:

"Ortak bir aklın ürünü olan bir anayasa yapalım veya yasaları oy çokluğuyla değiştirelim!"

Söyler misiniz, sol ve sağ zihniyet; doğru ve yanlış yaklaşım; hak ve batıl gruplar hangi ortak akıl ve çoklukta birleşecekler?

Örneğin inancımızın olmazsa olmazı faiz, içki, zina, kumar ve bilumum ahlaksızlık hangi ortak akıl ve hangi çoklukla yasaklanacak?

Fıtratla bire bir uyumlu İslam'ın hayata tatbikinde, kadının süsü ve ziyneti tesettürün sosyal bir genellik kazanmasında hangi ortak akıl birleşecek veya hangi çoklara göre bu karar verilecek?

Elbette adil ve hak çerçevenin işletildiği bir ortamda istişare/şura (ortak bir tamamlayıcılık) olmalıdır; ama resmin ressamını hesaba katmadan kendi boya ve çizimini kararlaştırması, yazı ve kalemin tutan eli ve düşünen aklı devre dışı bırakıp yazılanlar üzerinde hak iddia etmesi, cep telefonların yetkili firmalarını görmezden gelip kendi fabrika ayarlarını tespit etmesi ne kadar akla uygunsa Allah'a karşı konumu yaratılmış olan biz insanların da temel hükümleri koyması o kadar akla uygun olur!

Yeni anayasa; rengi, boyası, hükmü, içeriği hakka dayanmalı; adalet eksenli olmalı, insanları doğruluk dairesinde bir ve diri tutmalıdır.

Yeni anayasa; ilhamını zaaf sergileyen, yanılabilen, yanlı davranan zihinlerden değil; ilahi bir bakışın kuşattığı göklerden/vahiyden almalıdır.

Yani ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız meclisin/halkın değil, halka hizmet adına hâkimiyet Allah’ın ve Kur’an’ın olmalıdır.’