• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Seçim yaklaştıkça bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde toplumun farklı anlayış, kabul ve yaklaşımları üzerinden bir sahiplenme veya ötekileştirme üzerine bir siyasetin yapıldığını görüyoruz. Birkaç gün önce Ahmet Davutoğlu’nun Alevilerle ilgili paylaştığı bir twit, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adıyaman ziyaretinde yaşananlar, farklı illerde parti bürolarına saldırılar ve afiş yırtmalar arka planlı bir algoritma çalışması olarak karşımıza çıkıyor.

İnsani ve meşru farklılıklar üzerinden toplumda paylaşımcı ve yakınlaştırıcı etkileşim oluşturmak güzeldir. Bu farklılıklar üzerinden siyasi rant sağlama ve çatışma ihtimali oluşturma amaçlı söylem ve etkileşimler ise zararlıdır. Böyle bir yaklaşım kimden gelirse gelsin zararlıdır, kabul edilemez. Yanlış ve batıl düşüncelerin topluma zorla empoze edilmesi ve fitne/fesat oluşturabilecek bir şekilde propaganda malzemesine dönüştürülmesi insani, İslami ve ahlaki olmadığı gibi doğru düşüncelerin dahi bu şekilde propaganda malzemesine dönüştürülmesi kabul edilebilir değildir.

İnsanların fıtri bazı özellikleri ve düşünsel kabulleri ilk insandan bu yana farklılıklar üzerine ilerlemiştir. İnsanların erkek kadın, beyaz siyah, sağlıklı hastalıklı olması, ayrı dillerde konuşuyor olması onun yaratılışı ile ilgili bir farktır. Bu bir övünç noktası olmadığı gibi bir inkâr ve ötekileştirme gerekçesi de değildir. Sadece insanlık bahçesinin farklı insani tonlarıdır.

İnsanın inanması veya inkâr etmesi, şu veya bu dine inanması, bu veya diğer ideolojiyi kabul etmesi, A veya B mezhebi üzerinden amel etmesi onun iradesi ve seçme hürriyeti ile ilgili bir özelliğidir. İstediği düşünceye inanma, onu doğru yanlış, dar geniş sınırlarıyla kabul etme, gönlüyle onu içselleştirme, aklıyla tasdik etme ve bir yaşam şekline dönüştürme hak ve hürriyetine sahip olan insanı diğer bir din, inanç, ideoloji, gelenek ve mezhep üzerinden vurmak da neyi nesi oluyor?

Bu âlemde herkesin söyleyeceği bir söz vardır, kabul ettiği bir düşünce vardır ve inanç edindiği bir akide sistemi vardır. Herkes, sözünü söyleme, düşüncesini anlatma hakkına sahiptir. Ama hiç kimsenin sözü ve düşüncesi üzerinden bir dayatma, ayrıştırma, ötekileştirme, kutuplaştırma ve çatışma ortamı oluşturma hakkı yoktur. Başkasının artıları ve eksileri, doğruları ve yanlışları üzerinden taraftar toplamak veya hasımlar oluşturmak kimsenin harcı olmamalıdır. Kimin söyleyecek bir sözü, topluma dair bir projesi, yönetimle ilgili planları varsa onları anlatsın, insanlara onları sunsun. Eğer, muhatapların zihinsel kodlarında bir algılama problemi yoksa, kişiler de bir hastalık hali mevcut değilse ve kişiler cahilce bir saplantı içinde değillerse herkes sözden ve anlatılmak istenenden neyin ne olduğunu anlar. Bırakın insanlar algıya kurban edilmeksizin, manipüle edilmeden, ‘Aslında ben şunu demek istiyorum veya diğeri şunu demek istiyor.’ yorumlarına maruz bırakılmadan doğruyu yanlışı, faydayı zararı ve haklıyı haksızı kendileri ayırt etsinler. Gönülleri ve kabulleri kimden yana ise bu net bir ifade ve şeffaf bir propagandanın akabinde olsun! Şairin dediği gibi her kim olursan ol, ne niyetle söylüyorsan söyle ‘Söz bilirsen söyle senden ibret alsınlar, söz bilmezsen sükût eyle seni insan sansınlar.’

Tarihin şahitliği önünde milyonların kanına ve vebaline girme mesabesinde olan ayrılıkları kaşıma, onlar üzerinden yeni bir çatışma histerisi oluşturma kimsenin haddi olmamalıdır ve olamaz. Lütfen fikirlerini kabul üzerine değil de taassup ve fanatizm üzerine inşa eden bazı ahmakları hesap ederek akla karpuz kabuğu getirmeyin!

Bu memlekete fitne ateşi düşüren de, o ateşe düşen de yaşın ve kurunun yandığı gibi yanar. Bunu böyle bilmek lazım.

Rabbim, bizleri her türlü cahilce yaklaşımlardan ve içimizdeki sefihlerden muhafaza eylesin!