• DOLAR 34.66
  • EURO 36.375
  • ALTIN 2930.18
  • ...

Batı veya Batılı gerçekten özgür mü, özgürlüğü mü savunuyor?

Bu soruya ancak koca bir ‘hayıır’ denilir.

Son günlerde yaşanan şu olay cevabımızı doğrulamaktadır: Kur’an-ı Kerim’e yönelik saygısızlık örneğinde İsveç özelinde Batı’nın bu rezil, kindar ve vahşi yüzü bir kez daha deşifre oldu. Kur’an’ı yakma girişimini polis korumasında ve ‘fikir özgürlüğü’ kılıfıyla destekleyen İsveç, Tevrat yakma talebine ise demokratik(!) bürokrasiyle geçit vermedi.

Tarih ve insanlık her zaman Batı dünyasında gerçek bir medeniyet ve özgürlüğün olmadığına şahitlik yapmıştır. Batı, bugün ne kadar modern maskelere, şirinlik gösterilerine bürünse de onların iç dünyalarından varlığa, insanlığa ve özellikle İslam’a karşı hep aynı vahşetler infilâk etmiştir. Onlar medeniyeti makine ve maddenin ilerlemesi sanıp edep ve mananın düşmanı olmuşlardır. Aliya İzzetbegoviç’in şu veciz sözü Batı’yı tanımak için yeter de artar:

Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”

israil, tek cümleyle tanımın şudur:

Hiçbir zaman meşru olmayacak meşruiyeti oluşturmak için sürekli işgal eden, katleden ve Hitler üzerinden kendini masum(!) ilan eden timsah gözyaşlarına sahip bir alçaklıksın sen.

Bu alçaklık, devletlerarası ilişki ve ulusal menfaatler adıyla meşrulaşmaz ve meşrulaştırılamaz. Varsın israille hiçbir ilişkimiz olmasın, askeri anlaşmalarımız tümüyle rafa kaldırılmış olsun, onun adı ağızlarımızda siyaseten de olsa anılmasın! Böyle bir durum ülke olarak bizden neyi eksiltecek? Dünyevi olarak hiçbir şey eksiltmeyecek; ama Allah katında bizi aziz ve müminler nazarında yürekli kılacak.

Kudüs’te Filistinlilere yönelik katliamı ‘güvenlik güçleri’ ismiyle taltif eden ve meşrulaştıran; misilleme olarak öldürülen eli silahlı yerleşimciler üzerinden eylemi ‘terör’ olarak tezyif eden yöneticilere sözümüz şudur:

Tamam, israille ilişkilerinizi bir türlü kesemiyorsunuz, müdahale etmeye cesaretiniz yok! Bunu anladık. Bari ne olur, canını Allah için, Kudüs aşkıyla ve mazlumlar adına feda eden şehidin hakkını verin. Hakkını veremiyorsanız ‘terör’ demeyin! Şeyh Ahmet Yasin’in deyimiyle:

“Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!”

Her türlü girişim, eylem ve ittifakı kendine caiz gören başkası için kıyameti neden koparır?

Marjinal Türk solunun kuyruğundan düşmeyen, onları Kürt halkının oyları ile meclise taşıyan; devrimci havalara girip ABD emperyalizminin kuklası olmayı ‘devrim stratejisi’ sayan, arka bahçesi olduğu Marksist örgütün on binlerce katliamına ortak olan;  tüm milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, bütün ‘eş başkanları’ ve yönetiminde bulunan unsurları tamamıyla ‘Kandil’ tarafından belirlenen ve atanan; Kandil’den habersiz nefes alma yetkisine dahi sahip olmayan; LGBTİ ve benzeri nice ahlaksızlığa ‘cinsiyet tercihi ve ayrımı’ adı altında prim veren, destek olan ve ilan-ı aşk ilan eden; Kürtlük ve Kürtçe ile en ufak bir derdi olmadığı halde algı ve manipülasyonlarla kendini Kürtlük ve Kürtçe savunusu ile yücelten Demirtaş(HDP) kalkıp HÜDA PAR’a doğal hakkı olan ittifak görüşmeleri ve tercihleri üzerinden ayar vermek istiyor.

Kirli bir savaşın merkezinde olan ve bundan başka neması olmayan Demirtaş’ın (HDP’nin) kalkıp HÜDA PAR’ı dile dolaması yüreğine kadar işleyen bir hasetten başka şeyle izah edilemez.