• DOLAR 34.512
  • EURO 36.643
  • ALTIN 2924.784
  • ...

İslam, bizi hayat ve insanlık adına hiçbir çaba ve çalışmadan men etmez; aksine hayatın meşru her alanında olmamızı ve ön almamızı ister. Bu ilim, eğitim, ekonomi, yönetim, ticaret, teknoloji ve diğer tüm alanlar için böyledir. Eğer Müslüman kişi, meşru olan bu alanları doldurmaz, onlarla meşgul olmazsa layık olmayanlar gelir o alanları işgal eder. Bu bağlamda, Kur’an-ı Kerim ayetleri, Peygamber aleyhi selamın hadis ve mucizeleri bilimin ulaşabileceği en son uçlara işaret ediyor ve teşvik ediyor. Akla kapı açıp eşyaya, nesneye ve varlığa karşı merak uyandırıyor ve araştırmaya sevk ediyor. Hikmeti müminin kaybolan eşyası gibi niteleyip onu bulunulan her yerde aramayı telkin ediyor.

İslam; aklı işletmeye, tefekküre, araştırmaya, ilim tahsiline ve buluşlar yapmaya bu kadar teşvik ettiği halde, ilme verdiği kıymetle alimin uykusunu dahi ibadet mesabesinde görürken ilginçtir akılcılık iddiasıyla ortaya çıkan bazı sözde akıllılar mucizeyi inkar ediyor. Aynı sözde akıllılar, mucize ve kerametin insan eliyle somutlaşmış hali sanal gerçekliğe ve bunun son hali Metaverse’ye ise mal bulmuş Mağribi gibi övgüler yağdırıyor. Buluşun esin ve bilgi kaynağı olan İlahi öğreti ve ikrama kör kesil, inkâr et; ama teknolojik buluşu tasdik et! İşte bu tür kişiler ve yaklaşımlar, İslam dünyasında akıl tutulmasına neden oluyor, aklı işletmek isteyen nice kişileri de gelenek dairesine sıkıştırıp pasifleştiriyor, araştırma kapılarını kapatıyor, bilimsel çalışmalara imkan veren değerleri yozlaştırıp kuru akılcılığa kurban ediyor maalesef!

Ortalıkta akılcı kesilip kasım kasım kasılanlar ilginçtir bilimsel gelişmeler ortaya çıkınca zuhur ediyor, bir Müslüman bilim ve teknoloji alanında öne çıkınca devreye giriyor ve tarihsel süreçte Müslümanların önünde bir engel olarak bir akıl tutulmasını ve akılsızlığı akılcılık diye tedavüle koyuyor. Mucize ve kerameti kabul etmeyen, bu ikisine şüpheyle yaklaşan kişiler bilmeli ki bedeni canlı tutan ruh, maddeye anlam katan manadır. Maddi bir buluş, manadan yoksun ve ilhamsız biçimlenip somutlaşamaz; çünkü madde, manaya taklit eder ve onun önünde hürmetle ayağa kalkarsa akla da kapı açılır. Böyle bir akıl, evrenin derinliklerinde İlahi gücün hayranlığı eşliğinde teknolojik buluşlara ve Metaverse gibi sanal gerçekliklere imza atar.

Sormak lazım, akılcıyım deyip sadece mantık, zahir ve maddeden beslenenler mi daha akıllı yoksa vahyin ışığında, mucize ve kerametlerin ilhamıyla aklı kullanan mı daha akıllıdır? Sanal gerçeklik ve Metaverse kısmen mucize ve kerameti çağrıştırsa da hala Süleyman’ın veziri Asaf’ın tahtı bir göz açıp kapama hızında ışınlama kuvvetine ulaşamadı. Sadece akıl, mantık ve maddi imkanla bunu başarmayı bir marifet sayanlar aklı, mantığı ve maddi imkanları bahşeden bir Allah’ın ‘Kun’ emriyle bu güzellikleri ve harikuladelikleri bir Peygamber veya veli kula bu güzellikleri yaşatmasına mı şaşırıyorlar?

Bir Allah dostu Doğu’dayken yönlerin sahibi olan Allah’ın lütfuyla orayı ona Batı gibi gösterebilir. Haliyle, İslam bir mühendise insanlığa faydalı olacak projeler çizmesini ve gerçekleştirmesini emrettiği gibi bir doktora da her hastalık için tedavi yolları bulmasını, ilaçlar üretmesini emreder. Birinin ilmi Allah’ın Sani’ isminden, diğerinin ilmi Şafi’ isminden tecelli ve mülhem değil mi?

Bilime kim, nasıl ve ne niyetle yaklaşıyor, onunla ilgileniyor ve sonuçlara varıyor sorusu da önemlidir. Bir Müslümanla inkarcı birinin ilmi ve teknolojik kazanımları insanlar için aynı sonuçları vermeyebilir.

Unutmamak lazım; arı su içer bal akıtır, yılan aynı suyu içer zehir olarak akıtır.