• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Yıl, ay, hafta, gece ve gündüz yani zaman… Doğumla başlayıp ölümle hitama eren bir ömür akışı… Zaman, Kur’an’da üzerine yemin edilen bir kavram… Yeminin ardından insanın imtihan boyutuyla hüsran içinde olduğu söylenir. Ama hüsranı atlatan, hüsrandan kurtulan istisna durumlar var: İman etmek, salih amel işlemek, birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmek.

Bu bağlamda, zamanın doğru algılanması, değerlendirilmesi ve yaşanması gerekir. Beşeri ideolojilerin zamanı saatlerine kadar bir şeylere endekslemesi ve kuşatması zaman için maddi ve dünyevi bir indirgemedir. Buna dikkat etmek lazımdır.

Dün yani 14 Şubat… Miladi takvime göre Hıristiyan Aziz Valenti’ye atfedilen bir bayram… Kapitalist Batı tarafından ‘Sevgililer Günü’ diye arzular yönüyle yüceltilen(!) ama değersel olarak indirgenen bir gün... Batılılaşma sevdasıyla gönlü körelen, basireti sıfırlanan, gerçek sevgi ve sevgi kaynaklarından fersah fersah uzaklaşanların göstermelik sevgi arayışı sığdırılan gün… Aziz Valenti gibi bir Hıristiyan artığı üzerinden sevginin yanlış yerde ve zamanda arandığı bir gün…

Oysa Müslüman olarak kavramlara dikkat etmeli değil miyiz?

Dün Mekkeli müşriklerin, bugün Batı’nın niçin İslam’a cephe aldıkları noktasında bir araştırmamız veya bir tefekkürümüz oldu mu?

Dün müşrikler, bugün Batı aklı Kur’an kavramlarının kapsam alanını, etki oranını ve insanlardan ne istediğini iyice algılamıştır. Vahiy kültürü, her türlü maddi konfor, nefsi arzular, güç hegemonyası ve gönül cehaleti için bir dinamittir onların nazarında. Çünkü İlahi nizam, Kur’ani öğreti ve Peygamberi pratik nefis, şeytan, hevaya aldanmış; küfür zihniyetine adanmış hiçbir gelenek, alışkanlık ve edinimi kabul etmiyor. Dün Mekkeli müşrikler, bugün de modern zihniyet, batıl bir hayat tarzını kıble olarak seçtiği, güçlü olanın haklı olduğu bir idari sistemi meşrulaştırdığı ve Mim’den yoksun bir edeniyet kurdular. Bunun için hiçbir zaman İslam düşmanlığından geri kalmadılar, kalmazlar. İslami değerleri hafifsemekten çekinmediler, çekinmezler. Adeta İslami hükümler ve şeriat düsturlarıyla mücadele yolunda gönüllü birer nefer oldular.

Peki, biz Müslümanlara ne oluyor?

Başkalarına benzeme tehlikesi taşıyan böylesi günleri meşrulaştırma gayreti içindeyiz?

İslam’ın bizlere hediye ettiği iman, ahlak, kardeşlik, izzet, sevgi ve diğerkâmlık gibi binlerce insani ve güzel haslet neyimize yetmiyor?

Çoğunlukla zaaf ve tembellik kaynaklı bir geri kalmışlık ve yenilgi hissiyle komplekse kapılıp başkasının günah yüklü amellerini doğallaştırıp onlar gibi davranmada bir teveccüh arıyoruz?

Acaba şu Hadisin muhatabı biz değil miyiz, yoksa bu Peygamberi telkinden bihaber miyiz?

“Hiç şüphesiz siz, kendinizden önceki milletlerin yoluna adım adım, karış karış, tıpatıp uyacaksınız. Öyle ki onlar keler deliğine girseler, siz de girmeye kalkışacaksınız.”

İslam hayatın her an ve mekânını sevgi ile kaplar. İslam, sevgiyi hevesler üzerine değil; ebedi güzellikler üzerine bina eder. Arzulara dayalı bir sevgi ve Sevgililer Günü’nün İslam’da yeri olmaz İnsan evlendiği insanı geçici bir zaman için değil dünya ve ahiret saadeti adına, sağlıklı nesiller ve yuva oluşturma meyanında sever. Müslüman’ın sevgisi, nefsi tatminler, şeytani hazlar, şehevi tahriklere endeksli değildir. İslam’da sevgi zerreden küreye, çiçekten ağaca, anneden yara, makamdan imkâna kadar her şey vardır. Sevgide asıl ve fasıl, amaç ve araç dengesini tutturmak, bundan şaşmamak lazımdır. 

Dil, gönül ve amel üçlüsüyle teslimiyeti bize öğreten İslam sevginin özüdür. Sevgi, hubb/gönül merkezlidir. Kâinat sevgi, üzerine temel edilirken bu muhabbetin mayası da Sevgili Peygamber’imiz aleyhi selat ve selam olmuştur. Sevgi; sonsuzluk ister, kudret ister, merhamet ister, adanmışlık ister, paylaşma ister. Bunların hepsi de Allah’ın(c.c) birer esması, tecellisi ve nimeti olarak karşımızda durmaktadır. Sevgi madeni, muhabbet kaynağı, huzur adresi olan Allah Resulü Hz. Muhammed aleyhi selat ve selama bağlılık ve sünnetine uymak bize gün ve hoşluğu bize bayram olarak yeter de artar.

Tevbe Süresi 24. Ayette geçen 8’i mi 3’e, 3’ü mü 8’e tercih ediyoruz?

Sorusunun cevabı sevgimizin adresini netleştirmektedir.