Sevgi, Pozitif Bir Dönüştürücüdür
Acaba çok sıkıntılı olduğumuzda sıcak bir tebessümün, teselli aradığımızda sırtımıza dokunan dost bir elin, mutlu günümüzde gözleri ışıl ışıl bir tebrikin gönlümüzdeki kıpırtısını unutabilir miyiz?
Nice kez hasta bir kardeşin ziyaretini, menfaat olmadan bir dostun kapımızı hal hatır sorma faslıyla çalışını, muhtaçlık soframıza ihlâslı bir katkıyla bırakılan sıcak bir çorbayı ne ile izah edebiliriz?
Yetimin hüznünü gideren, muhacirin hasretine katık olan, taş duvarların soğukluğunda mahpuslara Yusufi sabrı veren, mücahidi ölüme aşkla koşturan gücü hiç düşündük mü?
Yırtıcı bir kuşun yavrusunu koruması, bir tavuğun yavrularını müdafaa için aslan kesilmesi, bülbülün seher vakti yanık yanık ötmesi, gülün mahcubiyetle en güzel kırmızı tonlara bürünmesi, güneşin ısı ve ışığıyla şu yerküreyi yaşanır kılmasındaki etken nedir?
Bu kıpırtı, sıcaklık, güç ve etken SEVGİ’den başkası değildir. Muhabbet, kâinata candır.
Marifet ehli, varoluşun hikmetini sevgi olarak izah eder. Sevgi Allah’tan ve Allah için olmalıdır. Bu münasebetle kulu Allah(c.c)’a ibadete yönelten, anneyi yavrusuna şefkatle dolduran, kişiyi eşine sadakatle bağlayan, dostları birbirine fedakâr kılan, dava kardeşini nefsine tercih ettiren, iman cemaatinde fena olma ruhunu aşılayan, muhtaca karşı merhamet duygusunu coşturan SEVGİ’dir.
İnsan, bir şeyi ya mükemmel bulduğu, ya menfaatiyle örtüştüğü için ya da o şeyden lezzet aldığı için sever. Sevme, fıtri bir alakadır. Yüce Allah(c.c), insan fıtratına alaka duyduğu her şeyi sevebilmesi adına muhabbetten birer cüz derc etmiştir. Bir güç ve kuvvet dengesi olan sevgi, seven ve sevilen arasında bir ittifaktır. Sevgi, hakiki anlamda bir kalpte bulunursa seveni yakıcı bir ateş misali sarar, sevgili uğruna seveni çöllere düşürür, belaları bir hoşluk eyler. Mevlana’nın ifadesiyle:
“Sevgi acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete ve kahrı rahmete dönüştürür. Demiri yumuşatan, taşı eriten, ölüyü dirilten sevgidir.”
Birçok kavram gibi sevgi de modern süreçte kavram karmaşasından nasibini almıştır. Modern yaşam, sevgiyi menfaat endeksli değerlendirir ve hoşnutlukların tatminine kadar geçerli sayar. Onların nezdinde sevgi, kavurucu bir çöldeki seraptan ibarettir. Oysa Sevgi karşılıksız, mihnetsiz, şevkle atılan her güzel adımdır. Sevgi, bizi İlahi dergâha aşkla koşturur.
Sevgi, peygamber kıssalarındaki mihverdir.
Sevgi, Âdem(a.s)’in tövbesi, Habil’in kurban samimiyeti, Nuh(a.s)’un duası, İbrahim(a.s)’in tevekkülü, İsmail(a.s)’in teslimiyetidir.
Sevgi, Yakup(a.s)’un şefkati, Yusuf(a.s)’un tahammülü, Eyüp(a.s)’ün sabrı, Musa(a.s)’nın mücadelesi, Harun(a.s)’un müşavirliğidir.
Sevgi, Süleyman(a.s)’ın şükrü, İsa(a.s)’nın tevazusu, Ashab-ı Kehf’in direnişidir.
Sevgi, muhabbetin hâsılı Muhammed(s.a.v)’in kendisidir.
Mümin sevgisinin cevherini ayetlerden, aşkının ateşini sünnet-i senniyyeden alır. Öyleyse Kuran mektebinden ve Muhammedi kürsüden sevgi dersimizi sevgimize sevgi katar niyetiyle tekrar edelim:
Sevgilerin en hassı Allah içindir. Bu sevgi, kullukla şekillenir, imanla amele dönüşür, teslimiyetle adanmışlığı getirir. Ayet müjdesiyle “Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever.”
Birbirimizi sevmenin şartı iman, kardeşlik, fedakârlık, hoşa giden şeylerde nefsimize tercihtir. Sevgi, mümin bireyleri birleştirir, kaynaştırır, acıda ve sevinçte paylaşımcı kılar, dostluk sıcaklığını muhabbet kucaklaması yapar, adalet devletinin gönüllerde inşasını sağladığı gibi toplumun üzerine adalet güneşin doğmasına zemin hazırlar. Sevgiyi muhabbet, aşk, diğerkâmlık koordinatlarından manevi bir razılık doğruluğuyla çıkaranlar ise mutluluk nehrinde sevda coşkusuyla kulaç atarlar.
“Şüphesiz müminler birbirinin kardeşidirler.” (Hucurât: 10)
“Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluk bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir…” (Mücadele: 22)
“Müminler birbirini sevmede, birbirine acıma ve şefkat gösterme hususunda bir vücut gibidir Vücudun bir uzvu rahatsızlanırsa, diğer uzuvlar da uykusuzluk ve ateş ile onun acısına ortak olurlar.”(Buhârî, Müslim)
Sözümüzü Koca Yunus’un sevgiyi sadra şifa, ömre kıymet, ahirete bilet ve kardeşliğe bir dörtlükle veciz kılan bir dörtlüğüyle bitirelim:
“Gelin tanış olalım/ İşi kolay tutalım/ Sevelim sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz.”