• DOLAR 34.662
  • EURO 36.327
  • ALTIN 2941.821
  • ...

Çözüm süreciyle Kürtçe ve Zazaca gibi baskılanan ve yasaklanan diller için önemli rahatlamalar oluştu. İnsanlar, evlerinde, sokaklarında anadilleriyle korkusuz ve endişesiz konuşmaya başladı. Bu dillerde ortaokullarda tercihe bağlı ve üniversitelerde akademik düzeyde eğitimin yolu açıldı. Bu adım, dillere vurulan prangalar için yeterli değildi; ama önemli ve radikal bir adımdı. Kürtler ve Zazalarda anadilleriyle konuşabilme ve yazabilme noktasında gözle görülür bir heyecan ve hareketlilik yaşandı. Bunun semeresi kısa zamanda onlarca kitap, dergi ve farklı program olarak alındı. Gel gör ki çözüm için masaya otur(tul)an iki taraf ipleri koparınca, havlu atınca olan umutlara, hayallere ve bir asırlık kardeşlik rüyasına oldu. Modern unsurların ve ihtiyaç dilinin farklılaşması anadillere karşı olan yabancılaşma ve nemelazımcılığı arttırdı. Ortada çözülen bir sorun yoktu; sadece bir iyileştirme vardı.

Zazaca ve Kürtçe öğretmen atamaları, bu çözülmeyen ama dostlar alış-verişte görsün türünde iyileştirme arasında eriyip gitti. Milyonlarla ifade edilen Kürt ve Zaza çocukları arasında Kürtçe ve Zazacayı seçen öğrenci sayısı on binleri bul(a)madı. Zazaca ve Kürtçe’nin yüzyılı bulan bir zaman diliminde eğitim dili olamaması anadilde eğitim noktasında özlem ve umudu zirveye çıkarmıştı. Çözüm süreciyle başlayan gülücükler dağıtma anadilde eğitimle ilgili de kıyıdan köşeden kendini gösterdi. Bu bile, anadile sahip çıkma ve öğrenme arzusunda tavan yaptırdı ve binlerce öğrenci seçmeli de olsa anadilini ders olarak seçti ve yüzlerce öğrenci hem lisans hem de yüksek lisans düzeyinde Zaza Dili Edebiyatı ile Kürt dili ve Edebiyatı bölümlerini tercih etti. Hükümet, bu konuda ilk başta ciddi bir irade gösterdi ve anadilin öğrenilmesi önündeki yasal engelleri kaldırdı. Ama çeşitli nedenlerle derse ve bölümlere karşı üvey evlat muamelesi yapıldı. Genel ve yerel düzeyde dersin seçilmemesi için doğrudan ve dolaylı çeşitli eller devreye girdi. Bu nedenlerden en önemlisi yeterli atamaların yapılmamasıdır. Zaten her yıl bu sayı 1 veya 2 olarak ilan edilince resim tamamlanmış oluyor. Ataması olmayan bir dil, anadil dahi olsa öğrenci niye tercih etsin ki, günlük yaşamına ve sınav takvimine etkisi olmayan bir dil anadil de olsa öğrenci niye seçsin ki?

Okullarda Kürtçe, Zazaca, Lazca gibi dilleri ders olarak seçme noktasında bahsedilen ve başka farklı nedenlerle güçlü bir talep oluşmamaktadır. Derslerin seçimi konusunda okul yöneticileri de çok istekli davranmamaktadır. Yerelde görüşülen il milli eğitim müdürleri okulların ihtiyaç bildirmeden norm kadro oluşturamadıklarını söylüyorlar. Bilindiği gibi seçmeli derslerde şöyle bir durum söz konusudur: Zazaca, Kürtçe, Lazca, Gürcüce; Siyer veya Kur’an-ı Kerim gibi seçmeli dersler de il ölçeğinde öğretmen ataması yapılabilmesi için en az 400 öğrencinin dersi seçmesi gerekiyor.

Dil seçiminde ilgili anadil konuşanlarının, siyasi partilerin, STK’lerin, duyarlı kişilerin, velilerin ve en önemlisi idari bağlamda hükümetin başlatacağı bir girişim yüzlerce norm kadro oluşturmaya yardımcı olabilecektir. Örneğin, Bingöl’de Zazaca dersini 15 bin öğrencinin seçtiğini düşünelim. Bu yaklaşık 35 öğretmen ataması demektir. Aynı tercihin Diyarbakır, Mardin, Hakkâri ve Batman gibi Kürtçe ile Tunceli, Elazığ ve Siverek gibi Zazacanın yoğun konuşulduğu yerlerde benzer taleplerin olduğunu düşünelim. Her ilde 15 bin öğrencinin seçmeli ders talep etmesi demek 30 üzeri öğretmenin alınması demektir. Hükümet değişik gerekçeler öne sürerek, bahaneler üreterek, ipe un sererek ilgili il için 30 öğretmen atamasa bile en az 15, 20 öğretmen atamak zorunda kalacaktır. Ama kazın ayağı hiç de göründüğü gibi değil; Kürtçe ve Zazacanın ders olarak seçilme noktasında her taraf topu bir diğerine atıyor. Birçok idareci kraldan çok kralcı kesilip dersi seçtirmezken, veliler çeşitli endişeler ve oluşturulan algılar çerçevesinde anadilini çocuğuna seçtirmeye yanaşmıyor, milli eğitim ‘Elimdeki öğretmen bana yeter!' dediği için bakanlık da yeterli talep olmadığını söyleyip Kürtçe ve Zazaca için yeterli atama yapmıyor. Kürtçe ve Zazacayı, Almanca veya Rusça gibi atamalarla kıyaslamak doğru değildir. Bu konuda tamamen bir bakış problemi vardır ve bu bakışın olumlu ve doğru bir noktada değişmesi lazımdır. Derslerin seçilmesi ile ilgili sahaya inildiğinde, çalışma yapıldığında hala 1990'lı yıllardan, 28 Şubat'tan kalma bazı endişe ve korkular var. Her ne kadar şimdiki iktidar konuya biraz pozitif yaklaşsa da insanlar, iktidar değişikliğinde ‘Seçmeli ders başıma iş açar mı?' korkusu yaşıyor.

Dil, kimlik, inanç ve aidiyet konusunda sürekli bir kardeşlik edebiyatı yapılıyor. O halde sormak lazım;

Kardeşliğimiz Habil ile Kabil’in kardeşliği mi?

Hz. Yusuf ile onu kıskanan kardeşlerin kardeşliği mi?

Yoksa Hz. İsmail ile Hz. İshak veya Hasan ile Hüseyin kardeşliği mi?

Eğer kardeşlik iki taraftan da olumlu ve müspet akıyorsa o zaman bir kardeş için olanın diğer kardeş için de amasız fakatsız ve bahanesiz tartışmaya el vermeyecek şekilde yapılması gerekir. Diller bir bahçedeki farklı ağaçların meyvesi gibi olup Allah'ın ayetleridir. Hiç kimsenin Allah’ın ayeti olan dile ve aidiyete ipotek koyma ve lütfetme hakkı yoktur. Coğrafyamızda olsun veya olmasın kendi anadilimize gösterdiğimiz önemi diğer diller için de göstermemiz gerekiyor.