• DOLAR 34.586
  • EURO 36.262
  • ALTIN 2957.953
  • ...

Dünya; insan, hayvan, ağaç ve orman ile güzeldir. İnsansız, hayvansız, ağaçsız ve ormansız bir dünya düşünülemez. Orman ve yeşili olmayan bir yurt, toprak Cehennem gibidir. Ağaç ve orman yeşiliyle, oksijeniyle, bülbülüyle ve gülüyle canlıların nefesi, yaşamın teneffüsüdür. Yaş(ağaç) kesenin baş kesmesiyle eşit görülmesi, kıyamete ramak kala elindeki fidanın dikilmesinin tavsiye edilmesi yeşile ve ağaca bakışımızın mümince yönüdür.

Ağacın çok, ormanın yoğun, yeşilin göz aldığı yerler için "Cennet gibi" tanımı yapılır. Kur’an’da  "altından ırmaklar akan Cennetler" tabiri ağaçlık, ormanlık ve yeşil bir manzara içindir. Aslında cennet, suyu bol, ağaçları çeşit çeşit ve çok olan, yeşili insanı mest eden bahçe demektir. Fidan dikip ağaç yetiştirerek, dünyayı Cennet gibi yapmak elimizdeyken ne yazık ki elimizdeki cennetlerin de kıymetini bilmeyip tarumar etmek de bizim elimizdedir.

Dünya’da ve Türkiye’de her yıl yanan binlerce hektarlık ormanlar, bu kayıtsızlığın işareti ve bu vurdumduymazlığın sonucudur. Her yıl ekranlardan “Falan yerde şu kadar orman yandı.” türünden haberler duyarız. Böyle bir haber de ben size Bingöl’den vereyim:

Bingöl’de Genç Servi mıntıkasında Güzeldere, Dedebağı ve Döşekkaya köyleri ormanlık alanlarında 4 gündür devam eden bir orman yangını var. 20-30 km²’lik bir alanı kaplayan bu yangın maalesef biz bu satırları yazana kadar da kontrol altına alınabilmiş değildi.

OGM’nin her yıl bir fidan dikmek için yürüttüğü kampanyaları biliyoruz ve bu kampanyalara katılanların da bunu sosyal medyada gururla paylaştığına şahitlik ediyoruz. Bu güzel ve takdire şayan bir çalışmadır; ama bir fidan dikmek için bu kadar kampanya yürütenler aynı anda binlerce ağacı kül eden bir yangına müdahalede duyarsız ve yetersiz kalırlar. Marmaris, Antalya, Osmaniye ve benzeri Batı illerinde devasa yangınlar birkaç saatte kontrol altına alınır ve her türlü donanım ve araçla yangına müdahale edilir de sıra Bingöl, Diyarbakır ve benzeri Kürt ve Zaza illerine gelince bir duyarsızlık, duymazlık devreye girer.

Bingöl’de yaklaşık 4 yıldır aynı bölgede orman yangınları oluyor.

Buna kim ve ne sebeple yol açıyor?

Bu korkunç yangına neden 6 saatlik gecikmeyle ve çok kısıtlı imkânlarla müdahale edilir, Adana ya da Kahramanmaraş'tan gelecek bir helikopter, neden saatler sonra bölgeye ulaşır?

Üçüncü günde sadece 1 helikopterin geldiği destek neyle izah edilebilir?

Yunanistan ve israil gibi ülkelerde yangın çıkınca ekipman destek gönderebilen ülkemiz Bingöl’deki yangına onca ilgili kurum ve kuruluş neden müdahale etmedi, ekipmanlar neredeydi?

OGM ve Tarım Bakanlıkları dâhil neden yangınla ilgili resmi bir ağızdan hiçbir açıklama yapılmadı. Yangın, bir iki yerel gazete ve site ve ancak 3. günde birkaç ulusal gazete ve site dışında görülmedi, haber yapılmadı?

Bu yangın kendiliğinden çıkmadığına göre kim çıkardı?

Piknikçiler mi, anız yakan köylüler mi, karakol ağaçların arasında kaybolmasın diye güvenlik endişesiyle asker mi yoksa önemli yer altı kaynaklarının yer aldığı bölgede sürekli ama farklı bölgelerin yanmasının altında bir rant arayışı olanlar mı bu yangını çıkardı?

Kafamda deli divane sorular sorular…

Bir de yangından sonra muhtemelen böbürlene böbürlene birileri ekranlara çıkıp ‘Yangını kontrol altına aldık, yangında can kaybımızın olmamasına seviniyoruz!’ Acaba bu yetkili(ler)
bir ağaç, bitki, karınca, tavşan, keklik, kertenkele, kelebek ve nice ormanda yaşayan hayvanın da bir can taşıdığını ne zaman kafalarına sokacaklar?

Dedim ya; kafamda deli divane sorular…