Siz İskilipli Atıf’ı Ağzınıza Alamayacak Kadar Kirlisiniz
Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, iki gün önce bir derneğin düzenlediği bir programa katıldı. Program çerçevesinde merhum İskilipli Atıf Hoca şehadetinin 95. Yılı münasebetiyle anıldı. CHP’liler ve özellikle Muharrem İnce adeta valiyi sigaya çeker bir tarzda beyanat verdiler. Kendi paçalarından akan yüz yıllık ihaneti görmeyen, dişlerinden dökülen mazlum kanının hesabını vermeyen Kemalist zihniyet çabuk tutar ‘vatan haini’ mızıkacılığı ile höykürmekte.
Bu memlekete, bu insanlara ve bu asra haksızlık yönüyle, zulüm bağlamıyla, mazlum ahıyla, kara’ya ak çalmakta, ihaneti zafer olarak göstermekte CHP’nin ve Kemalistlerin eline su dökecek kimse yoktur.
Vatan haini olarak nitelendirdiğiniz ‘İskilipli Atıflar, Şêx Saidler, Erbilli Esat Efendiler, Seyyid Rızalar, Üstad Saidler ve nice örnek insanlar’ anamızın ak sütü gibi samimi, pak, masum ve apak insanlardır. Sizin ihanetlerinize bu ülkenin her karış taşı ve toprağı şahittir. Dini, kültürel ve milli değer adına ne varsa Batı’ya peşkeş çektiğinize, dinsiz bir memleket ve vatan adına emperyalistlere ne biçim eğilip büküldüğünüze Piranlar, Dersimler, Gêliya Zilanlar, Yozgatlar dâhil tüm Anadolu dünü ve bugünüyle şahittir.
Haktan, hakikatten konuşacak biri varsa CHP, Kemalistler ve paydaşları en son konuşacak, hatta kirli geçmişleri adına hiç konuşamayacak konumdalar. İhaneti ve vatan hainliği konuşulacak birileri varsa gelin ülke arşivlerini ve İngiliz arşivlerini açılma noktasında cüret testine tabii tutalım. Testin yapıldığı mekânın fersah fersah uzağına kaçacak ilk önce onlardır.
Ey CHP, Kemalistler ve İnce! Siz İskilipli Atıf’ı ağzınıza alamayacak kadar kirlisiniz. Kendi kartınızı açıp kendi bağlamınızda ‘hain(!)’ olarak mimlediğiniz ve darağacına mazlumca çektiğiniz İskilipli Atıf Hoca’yı bu kısa yazıda da olsa bir kez daha tanıyalım:
İskilipli Atıf, her şeyden önce âlim ve amil bir Müslümandır.
İskilipli Atıf, Allah’ın razılığını gözetme yolunda kararlı ve İlahi hükümlerin uygulanması noktasında tavizsiz bir duruştur.
İskilipli Atıf, yazılarıyla İslam âlemine o dönemde dikkat çekmiş öncü ve örnek bir aydındır.
İskilipli Atıf, sadece bir şapka kanunu mağduru değildir. O, peygamberin varisi olma sorumluluğunu bilen biri olup tüm mesaisi, bütün arzusu kulluk emanetini layıkıyla omuzlamak içindi. Atıf Hoca’nın yazılarında satır araları iyice okunduğunda ve üslubuna dikkat edildiğinde aynı zamanda modern düşüncelere vakıf ve çağın sosyal-siyasal gelişmelerinden haberdar olduğu fark edilir. Yani o dini değerlere modernizm adına savaş açanlara salt bir tepki vermemiş; aksine düşmanın gücünü bilen bir idrakle, beslendiği kokuşmuş medeniyetin açıklarını anlayan bir bilinçle karşı koymuş. O, bir yandan da sahih İslam düşüncesinin sünnet çerçevesinde sağlam bir müdafaacısıdır.
1924’te İskilipli Atıf Hoca, “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı eserini neşreder. Yani Şapka kanunundan 1,5 yıl öncesidir. Diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabını da Maarif Vekâleti/Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderir. Eseri için izin çıkar; hatta eserin içeriğinin gerekliliğinden dolayı takdir edilir. “Şapka Giyilmesine Dair” 671 sayılı kanun 15 Kasım 1925’te kabul edilir. Ne yaman çelişkidir ki aynı eser, fazla değil 1,5 yıl sonra Atıf Hoca’yı sanık sandalyesine oturtacaktır.
İskilipli Atıf Hoca’yla ilgili iddialarda özellikle iki jurnal/ihbar ciddiye alınır. Aslında iki ihbar da nefsi çekememezliğin sonucu olarak İslam’a duyulan kinle Atıf Hoca’nın şahsında İslam ve Müslümanları mağdur/mahkûm etme gayelidir. İskilipli Atıf Hoca da İslam’a bağlı örnek bir şahsiyet olarak o dönemin sıkıntılarından payını alıyordu/alacaktı:
Sürgün, hapis ve şehadet…
Bugünkü nesle garip bir uygulama olarak görülse de başörtüsü yasağı düşünüldüğünde zalim zihniyetin hala her an helvadan putlarını hesabına gelince yiyebildiğini normal hale getirecektir. “Şapka giymek istemedin, şapka aleyhine yürüyüş yaptın, şapkaya tepki gösterdin; olsun silah kullanmasan da kimseye saldırmasan da sen suçlusun! Çünkü devrimlerimize düşmansın, ilkelerimize muhalifsin, çağdaş(!) iktidarımızı beğenmiyorsun…” gibi gülünç iddialarla tez elden mahkemeler kurulur, darağaçları meydan meydan belirir. Bir şapka için yüzlerce insanın idam edilmesini anlamak hiç de zor değildir. Çünkü böylesi kanunlar, aslında Müslüman muhalefetin sesini kesmek, İslam âlimlerini devre dışı bırakmak için düşünülmüş sinsiliklerdir.
Bu ülkede Kemalistler, CHP’liler, Apoistler, hakka ve hakikate düşman ve kinli olanlar istiyor ki; Müslümanlar hep sussun, onların ağababalığına boyun eğsin, onların zulümlerine, ahlaksızlıklarına karşı çıkmasın, hatta tepki vermesin, hatta ve hatta onlara gözünüzün üzerinde kaşınız var bile demesin!
Tarihe kara bir leke olarak çalınmış çirkeflikleri ‘Ulu…, …İzindeyiz, Sen olmasaydın…, Dört tarafı düşmanla çevrili…’ güzellemeleri ve kandırmaları içinde örtülmüş olsun, gözükmesin, gün yüzüne çıkmasın!
Batılılaşma uğruna bir çırpıda Lozan’da düşmana parselledikleri imparatorluğun hesabını kimse sormasın! Üstelik bu hanelerine kahramanlık olarak yazılsın!
Laiklik, Seküler yaşam adına bir asrı aşan ve karşıt partnerlerinin Marksizm uğruna son 40 yıldaki İslam karşıtlıkları, hilafet düşmanlıkları, camii hazımsızlıkları, ezan tahammülsüzlükleri, darağaçlarına çekilen on binler, yakılan yıkılan köyler, dilleri ve kimlikleri inkâr edilenler dile getirilmesin, maznun ve mazlum halleri sorulmasın, hele hele iade-i itibarları hiç mi hiç yapılmasın!
Allah’tan başka ilah edinenler, düzenlerini üzerine kurdukları yasa ve zihniyetin akli ve kalbi açıdan tutarlılığını hesaplamazlar. Sadece o esnada o uygulamalar, onların tahtlarını sarsacak bir kıvamda değildir. Yani helvadan icat ettikleri putları acıkınca yemekten/ kendi kanunlarını ihlal etmekten çekinmezler. Onlar için tek doğru, menfaatlerine ve saltanatlarına dokunulmamasıdır. Dün doğru gördükleri, haklı bildikleri şey aniden yanlışa ve suçluya dönüşebilir. Yakın tarihte bu ülkede politik manevralar karşısında söylenen “Dün dündür, bugün bugündür.” Sözü bu küflenmiş zihniyetin en yerinde tercümanıdır.