Batı’nın kadın üzerinden İslam’a açtığı savaş
Batı, modernleşme adını verdiği süreçle İslam dünyasını kadın üzerinden vurmaktadır. Batı, 200 yılı aşkın bir süredir 'kadın' silahını -maalesef- çok güçlü, etkili ve sinsi bir şekilde kullanmaktadır. Göktaş Hoca, bu gerçeği 'Batı, bizi kadınla vurdu. O halde biz de kadına gerçek değeriyle sahip çıkmalıyız.' söylemi ile vurgulamaktadır. Batı'nın kadınla ilgili söylemi 'özgürlük, kadın hakları, eşitlik, erkek egemenliğine son ve iş kadını' gibi vurgularla albenili bir hal almıştır. Batı ve Batı düşünceli insanların gerçek niyeti ise bu söylemlerin tam aksinedir. Batı'nın aslında kadına verdiği değer(!) onu; bedeni ve cinselliği üzerinden kapitalizmin bir metası haline getirmekten başkası değildir.
Batı, ümmeti savaş ve çarpışma meydanlarında binlerce katliam, işgal ve vahşete rağmen alt edemedi. Bedenleri öldürme, şehirleri viran etme ve üretimi atıl bırakma projesini bırakmayan Batı, daha vurucu bir projeyi uygulamaya başladı:
Topluma analık eden, sağlıklı nesiller için iyi bir mürebbi olan, her salih ve başarılı erkeğin arkasındaki nazif sır olan, ahlaklı ve iffetli bir toplumun şiarı olan, aile kurumunun fedakar koruyucusu olan kadını işlevsiz ve etkisiz kılmak.
Batı, kadın için asıl niyetinin bu olduğunu söylese acaba bu proje tutar mıydı? Hayır, tutmazdı. Projenin tutması için farklı yollar lazımdı. Bunun için 'siyasi, ilmi, ekonomik, askeri ve teknolojik gücü'nü kullandı/kullanıyor. İktidarları, partileri, sivil toplumu zorunlu, gerekli veya gönüllü(!) olarak devreye sokuyor. 'Kadını açın, Kur'an’ı kapatın!'la başlattığı süreç, Köy Enstitülerinde iğrençliğe büründü. 28 Şubat'la 'örtü, tesettür ve iffete' açılan güçlü bir cendereye dönüştü. Gelinen noktada bizden(!) birilerinin eliyle 'İstanbul Sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun ve benzeri çalışmalarla' meşru bir zemine oturtuldu.
Kadını, erkeğinin yanında tanımlayan, ikisini birbiriyle konumlayan, salih erkeğin sırrını saliha kadına saliha kadının sırrını salih erkeğe endeksleyen bir konumdan erkeğine düşman, ailesine uzak, çocuklarına yabancı bir hale getirdiler.
Kadına şiddet, haramzade Batı ve Batı özentili fikir, ideoloji ve kişilerin bir saplantısı olduğu halde 'erkek egemen(!)' kandırması üzerinden İslam'a ve Müslümanlara yamadılar. Kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin en çok 'alkol, kumar, gayr-ı meşru ilişki, metres' gibi haramlardan kaynaklandığını görmek/göstermek istemediler. Kadına şiddet, kadın cinayetlerinin ve intiharların en çok özlenen yaşam(!) ülkeleri olan 'Norveç, İsveç ve İsviçre' gibi ülkelerde olduğunu bile bile gizlediler.
Bizim, Batı özentili, hayranı ve taklitçisi olan sazanlar da bu yalana doğruluk elbisesi giydirdiler, bu çirkefliğe ihtiyaç/çağdaşlık kılıfı ördüler. Batı özentili, hayranı ve taklitçisi olan sazanlar ümmete 'ümm' olan kadını, Batı'nın kadın üzerinden 'cinsel köleler' oluşturma gerçeğine kör kesildikleri gibi 'cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet eşitliği' gibi cinsel sapkınlıklara zemin oluşturan çaba ve çalışmalara gönüllü aday oldular.
Batı'ya 'One Minute' resti çeken Cumhurbaşkanı dahi İstanbul Sözleşmesi, 6284 ve CEDAW üzerinden İslam'a, ümmete, aileye ve kadına açılan savaşı göremiyor/görmek istemiyorsa Batı ve batılı özentili tipler elbette daha da cüretkar olacaktır.
Kadın, aile ve iffet üzerinden yürütülen savaş aslında Allah'a, Resulullah'a ve Kur'an'adır. Bu savaşın bilinçli tarafları bellidir. Maalesef iktidar, imkan ve makam hırsı gözleri kör etmiş ki birileri bu savaşta bilmeden ve gönüllü olarak Batı'nın akıntısına kürek çekmektedir.
İslam'ın iffet ve ahlak vurgunu kadın ve erkeği 'kadına şiddet ve cinsel temayül' adı altında yürütülen bu kavgada safların daha da sıklaşması gerektiği unutulmamalıdır. Bu savaş, birilerinin hatırına terk edilecek hale gelmemelidir. Madem, Batı ve içimizdeki Truva atları yapılar 'kadın, aile ve ahlak' üzerinden çökertmek istiyor, biz de ısrarla bu noktadan güçlenerek bu hayâsız akına dur demeliyiz.