KORONA’yı Anlamak
Kimin ne kadar güçlü veya ne kadar zayıf olduğu genellikle yanlış değerlendirilir. İnsanlar, güç veya zayıflık için çoğunlukla ‘kuvvet, makam, para, teknoloji, iktidar veya silah’ gibi dünyevi kazanımları veya kayıpları görürler. Tarih boyunca bu yanılgı yaşanmış. Öyle ki Darwin’in teorisi ‘Güçlü olan ayakta kalır.’ günümüzde bir ilke addedilmişti. Emperyal, kapital, liberal ve Siyonist baronlar kendilerini erişilmez ve yenilmez sanıyor, bir güç sarhoşluğu ve Firavun kibri içinde dünyayı ateşe vermişlerdi. Filistin, Arakan, Suriye, Doğu Türkistan; mahpus, muhacir, siyah-beyaz, kadın-erkek zulümlerinin değmediği, yıkmadığı ve mağdur etmediği coğrafya ve kimse kalmamıştı. Şimdi, ne oldu? Bir kibir ve hayal üzerine bina ettikleri saltanatları gözle görülmeyen bir ‘virüsle’ sallandıkça sallanmakta. Oysa onlar, şu ayeti işitmediler mi? “Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir.” (Fatır: 44)
Ortalık bir anda toz duman oldu? Düne kadar, binleri on binleri öldüren bir hastalık veya musibet yok muydu? Elbette vardı. Düne kadar, milyonları katletmekten çekinmeyenler için ne oldu da ‘Bütün hayatı işlevsiz bırakacak derecede insan hayatına önem verir oldular? Tedbirler, karantinalar ile gözle görülmeyen bir virüsün önüne geçmeye çalışıyorlar?’ Çünkü düne kadar olan ölümler, onlara değildi ve onların dahliyle oluyordu. Her çeşit hastalığın aşısı ve tedavisi onlar için mümkündü. Hem, şu ana kadar hastalıklar çaresiz, imkânsız ve güçsüzlere geliyordu. Şimdi ise kazın ayağı hiç de öyle değil! Bu kez hastalık, ayırt etmeden ve torpil yapmadan geldi. Papası, başkanı, bakanı, artisti, zengini, zekisi, bilgini ve karizması olanı da ayırt etmiyordu. Yani can artık boğaza gelmişti, can tatlıydı! Tüm bu korkular, panikler, tedbirler tatlı(!) canları için olsa da ‘Aylan, Nur bacı, Şeyh Abdurrahman, evine Çinli erkek yerleştirilen Müslüman gibi’ milyonlar mazlumun ahı yerde kalır mı sandılar?
Rabb olan Allah, bu dünyayı imtihan için yaratmış. İnsanlar, bu hakikati unuttukları zaman ve zeminlerde onlara doğru yolu bulsunlar, tövbe etsinler ve yeryüzünde adaletle hükmetsinler diye mühlet vermiş; ama hiçbir azgınlığı, ahlaksızlığı, zulmü ve kibri tabiat edinenleri ihmal etmemiştir.
Olan ve biteni Allah adına ve namına bilenler, işi küçümseyenler ve hatta gırgır veya şamataya dönüştürenler, materyalist körlük içinde tabiattaki ‘seleksiyon ve mutasyon’ ile işi izah etmeye çalışanlar ve her olayı Müslümanlarla bir şekilde ilişkilendiren laik dinozorlar… İşte, bir virüs ve sebep olduğu hastalık karşısında tutum ve yaklaşımlar… Çok azı hariç insanlık bir kez daha kendi doğruları içinde hakikate kör kesildi.
Nerede, ne zaman, nasıl ve niçin sorularını hakikat mektebinde aramayan insanlar bugün bir virüs karşısında ah u vah ediyorlar! Ebedi hayatlarını hüsrana uğratan gaflet, nemelazımcılık, isyan ve ahlaksızlığı göremeyen insanlık zaten ölecek olan bedenlerine bulaşma riski binde birlere varan bir virüs karşısında tir tir titriyor, stres ve psikoz bir halde hayatı yaşanmaz kılıyorlar? Hâlbuki nice şer sanılanın idraki ile hareket edilse şu hayırlar rahatlıkla görülecek! Bu virüs, çabuk bulaşıyor, öldürücü yönü çok ve henüz aşısı yok! Elhak, bunların hepsi doğrudur ve bu sebeple alınan tedbirler ne kadar günlük hayatı işlevsiz kılsa da gereklidir ve bu, kınanır bir durum da değildir.
Ama bunun yanı sıra isyanımız, gafletimiz, günahkârlığımız, hırsımız ve nice kusurumuz içinde tövbe kapıları bize bir kez daha açıldı. Zina, fuhuş, kumar, içki gibi nice haram ve pislikler ordular bile olsa güç yetirilemeyecek bir şekilde ‘hastalık riski ve ölüm korkusu’yla bir anda dünya genelinde %70 oranlarında azaldı. İnsanların yıllarca ihmal ettikleri evlerine dönüp çoluk çocuğuyla vakit geçirme, tefekkür ve uzlet gibi fırsatlarla yeni davet fırsatları oluştu. Bu vaziyet endişeden ziyade ‘tüm insanlar hüsrandadır; ancak iman edenler, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna!’ ilahi fermanını yeniden anlama için bir ibret ve şükür fırsatı olmalıdır.