• DOLAR 34.5
  • EURO 36.479
  • ALTIN 2911.46
  • ...

Miladi takvime göre bir hafta sonra bir yılı daha geride bırakacağız. Artısı eksisi, kazanımı kaybı, sevinci üzüntüsü, başarısı ve başarısızlığıyla yeni bir yıla adım atmış olacağız. Laik ve Batılı bir kültürel asimile ve Hıristiyan noeli safsatası sonucu yeni yıl bizde çoğunlukla çılgınca eğlenme ve haramlara alabildiğine dalma şeklinde anlaşılmıştır. Oysa hayattan geçen her gün, her ay ve her yıl ömrümüzden su gibi akıp gitmektedir.

Ticaret sadece parasal anlamda bir alış veriş döngüsü değildir. Attığımız adımdan aldığımız nefese, seyrettiğimiz görüntülerden duyduğumuz seslere kadar hayat bütünüyle bir ticarettir. Karşılığı ya Cennet kadar anlatılmaz bir güzellik veya Cehennem kadar tarif edilemez bir azap diyarıdır. Bu, zerre kadar iyiliğin veya kötülüğün ibresinin zerre kadar şaşmayan tartılarda karşılık bulacağı bir imtihan ticaretidir.

Bu ticaretteki ekonomik trendler ‘hak, doğruluk, fedakarlık, digerkamlık ve adalet` gibi insani erdemlerle sürekli yükselir ve her güzel eylem ve söylem için kâr marjı birden ona, yüzden bine kadar bir artış gösterebilir. Ekonomik grafik ‘batıl, yalan, bencillik, cimrilik ve haksızlık` gibi nefsi ve şeytani etkilerle sürekli düşüş içinde olur ve her çirkin davranış ve söz için haneye eksi olarak yansır.

Kazanımlar ve kayıplar sadece şahsi değildir. Sosyal etkileşim alanları ve karşılıklı davranışlar sebebiyle ‘aile, aşiret ve toplum` için de bu kazanım ve kayıplar geçerlidir. Kazanım ve kayıpların ortaya çıkaracağı dünyevi ve uhrevi sonuçların olumlu/olumsuz etkisi sorumluluk alanına ve imkan dairesine göre farklılaşır.

Bir evlatla bir babanın, bir öğrenciyle bir öğretmenin, bir fakirle bir zenginin, bir memurla bir amirin ve halktan biriyle bir yöneticinin sorumluluk alanı ve netice asla bir olmayacaktır.

Herkesin kendi çobanının sürüsü olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Birilerinin hesabını vereceği koyun sadece kendi ağılında olur, başka birinin köy merasında olur, diğer birine de memleketin her karış toprağındaki koyundan dolayı hesabı sorulur. Hz. Ömer, müminlerin emiri olduğu için ‘Dicle kenarındaki bir koyunu dahi` hesap dışı bırakmadı. Bugün, idareci konumda olanlar bazen Hz. Ömer`e telmihen ‘Dicle kenarındaki koyunu kurdun kapmasına izin vermeyeceklerini` vurgulasalar da pratik bunun böyle olmadığını gösteriyor.

Genel olsun yerel olsun her seçim, Demokles`in kılıcı misali bir ölüm kalım meselesi yapıldı ve halk üzerinde bir korku paranoyası oluşturuldu, oluşturuluyor. Tırnak içinde hep ‘28 Şubat süreci ve kazanımlar` vurgusu yapılarak insanlar üzerinde fazlasıyla bir minnet duygusu oluşturuldu, oluşturuluyor.

28 Şubat mağduriyetleri, mülakat vb uygulamalarla halkı bezdiren adaletsizlikler;

Suriye, Filistin ve Yemen mezalimlerine rağmen ABD ve İsrail`le hala al gülüm ver gülüm devam eden anlaşma ve ilişkiler,

Bir yıl içinde ekonomik olarak alım gücündeki %45`lere varan düşüşler,

Yasal olarak sağlamlaştırılmadığı için ikide bir Danıştay veya Yargıtay`ın karşımıza çıkardığı ‘başörtüsü ve andımız` konusu,

Faizden tefeye, nikahsız beraberliklere, milli sayılan kumardan tekel`den üretilen içkilere kadar ahlaki ve manevi çöken bir toplum…

16 yıllık bir iktidar muhasebesi adam akıllı ve dürüst bir tüccar edasıyla yapılırsa ‘kâr` hanesi mi ‘kayıp` hanesi mi daha kabaracaktır?

 ‘Kalkınma`yla ilgili kazanımlar, bu büyük kayıpları örtebilir mi?

1 Ocak gecesi, halk ve iktidarıyla Batılı ve Hıristiyan kültürün meşrulaştığı bir gece değil ‘kayıpların` nasıl telafi edileceği bir muhasebe gecesine dönmeli ki anlamı ve kazanımı olsun!