• DOLAR 34.584
  • EURO 36.212
  • ALTIN 2965.797
  • ...

Öğretmenlik mesleğinin statüsünü güçlendirmek ve toplumsal algısını iyileştirmek hedefini içeren yığınla politika belgelerine rağmen istenen olmuyor, beklenen gerçekleşmiyor.
Nitekim her milli eğitim bakanının tematik olarak ana çalışmasını şekillendiren konu başlıklarından birini de öğretmenlik mesleğini ve niteliğini geliştirme hedefine ilişkin arayışlar oluşturmuştur.
Tüm bunlara rağmen öğretmenlerin toplumdaki itibarını ve statüsünü ele alan uluslararası bir araştırma olan “küresel öğretmen statüsü endeksi” öğretmenlerin en çok statü kaybettiği ülkelerden biri olarak Türkiye’yi işaret etmiştir.
Ülkemizde öğretmen yetiştirme konusu YÖK- Üniversiteler ve milli eğitim bakanlığı arasında içkin tartışmalara yer yer polemiklere konu olmuştur.
Üniversitelerin iyi bir eğitim vermediği konusu YÖK’e, hizmet içi eğitim hususlarındaki eksiklik ve yetersizlikler MEB’e mal edilerek öğretmen yetiştirme ve nitelik sorununun varlığına kesinlik kazandırılmıştır.
Milli eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin tarafından hazırlanan 1 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe girmesi planlanan Milli Eğitim Akademisi uygulaması ile eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen adayları 550 saatlik eğitim programını başarıyla geçtikten sonra Akademiden mezun olacak ve göreve başlama hakkı elde edebilecekler.
Böylelikle 20 Temmuz 1982 tarihinde yürürlüğe giren 41 sayılı kanun hükmünde kararname ile öğretmen yetiştiren tüm kurumların Milli Eğitim Bakanlığından alınarak üniversitelerin bünyesine aktarılması kararı farklı bir modelle esnetilmiş veya delinmiş olacak.
Milli Eğitim Bakanlığı, hizmet içi eğitim uygulamalarının daha ayrıntılı ve üst versiyonu olan akademi ile üniversitelerin öğretmen yetiştirme rolündeki yetersizlik ya da eksiklikleri gidermek için alternatif uygulamalarla yeni bir proje geliştirmeye çalışıyor. Tabi akademiye alınacak aday öğretmenlere ödenecek olan ücret miktarının düşük olması, barınma kolaylığının sağlanamaması ve özlük haklarının verilmemesi akla ziyan uygulamalardır. Bu koşullarda akademiye katılacak olan aday öğretmenlerin ne tür sıkıntılarla yüzleşeceğini şimdiden tahmin etmek kehanet olmadığı bilinen bir gerçektir. Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunları elbette biliyor. Ama her nedense ve kimin aklıyla böylesi palyatif çözümlerle nereye varmak istiyor diye sormadan da edemiyoruz.