• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Endülüs, Müslümanların kayıp medeniyeti, kayıp vatanı.

Ortaçağ Avrupa’sının karanlığına ışık tutan, bilim ve medeniyetin zirvesi, İslâm'ın Avrupa'daki mührü.

“Bir ulu rüyayı gören diyar.”

İslâm tarihinin medeniyet ve ihtişamının zirvesinin yaşandığı yerler.

Bilim ve teknoloji çağının temellerinin atıldığı kültür ve sanatın şahikası zamanlar.

Yaklaşık sekiz yüzyıl boyunca taşıyla toprağıyla, ağacıyla, bitkisiyle büyük bir İslâm ülkesi olmuş; binlerce sanatkâr ve mütefekkir yetiştirmiş, sayısız eserler bırakmış, insanlık tarihinin gördüğü en görkemli kültür ve medeniyetlerden biri.

İbni Rüşd’ün, İbni Arabi’nin, Câbir bin Eflah’ın, İbn Bâcce’nin ve daha nice İslam düşünürünün yetişip dünya bilim tarihine yön verdiği topraklar.

İber yarımadasının “eyyâmü'l-arûs”u yani düğün günlerini yaşadığı dönemlerdir Endülüs medeniyeti.

Müslümanların hakimiyetinde bulunduğu süre boyunca ilmin zirve olmasının yanı sıra mimarî anlamda da günümüzde dahi kendisine hayran bırakan bir medeniyet inşa edildiği, sarayların, kalelerin, meskenlerin, ibadethaneler ve diğer mimari unsurların yanında, bilim ve sanatta da zirveye çıkıldığı medeniyet.

Tarık Bin Ziyad’ın Cebeli Tarık’ta karaya çıkarken gemileri yakarak İslam ordularına hitaben söylediği “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman var” diyerek başlattığı bu muhteşem İslam medeniyeti yaklaşık sekiz yüz yıl kadar sonra Ebu Abdullah’ın Gırnata’nın anahtarlarını üzüntü ve kederle şehrin tepelerinde bugün bile “Arab’ın ağladığı yer” olarak nitelenen yerde teslim etmesiyle, tacı elinden alınan bahtı karaya dönüşen Endülüs.

Bugün her yeri hazin bir macerayı anlatan, yıkıla yıkıla bitirilemeyen, baktıkça derin derin içimizi çektiğimiz o koca medeniyet.

Avrupa’nın bütün gelişmişliğini borçlu olduğu halde izini silmeye çalıştığı, Müslümanların hiç yaşanmamışçasına unuttuğu uzak vatan, Endülüs.

Tefrikaya düşünce zayıfladı, zayıflayınca dağıldı. Zayıfladı ve yalnız bırakıldı. Barbar Avrupalılar, saldırılarıyla sadece Müslümanları değil ayrıca o koca medeniyeti yok etmeye çalıştı. Barbar istilasından arta kalan az sayıdaki eser bugün Avrupa’daki ilmin temellerini oluşturuyor.

Feryatları duyulmadı bile. Duyulduğundaysa çok geç olmuştu. O gün yalnızlığa terk ettiğimiz Endülüs’ü bugün unuttuk.

Ve Gazze. O gün Endülüs barbarların saldırılarına uğrarken bugün Gazze’de insanlık ve İslam medeniyeti aynı barbarların saldırılarıyla yok edilmeye çalışılıyor. O gün ayrılığımızdan cesaret alıp Endülüs’e saldıran barbarlar bugün Gazze’ye saldırıyor.

O gün Endülüs’ü yalnızlığa terk etmiştik. Bugün Gazze’yi aynı yalnızlığa terk etmemeliyiz. O gün umutsuzluğa düşmüştük, bugün umutsuz olmamalıyız.

Unutmamalıyız ki insanlar, hanedanlar ve devletler doğar, büyür ve ölürler. Yalnız galip ve ebedi olan Allah’tır.

O gün Endülüs medeniyetinin en önemli eserlerinden olan Gırnata’daki El Hamra sarayının içinde taşların her santimetre karesine işlenmiş bir şekilde on binlerce kez yazılan ve bugün bile gidip ziyaret eden herkesin tüylerini diken diken eden muhteşem “La Galibe İllallah” sözünü gönlümüze nakşedip aklımıza kazımalıyız. Unutmamalıyız ki Allah’tan başka galip yoktur. Gazze’ye bu inançla sahip çıkmalıyız.

El Hamra gibi Allah’ın tek galip olduğunu tüm dünyaya haykırmalıyız ve Gazze’yi Endülüs’ün yalnızlığına terk etmemeliyiz.