• DOLAR 34.593
  • EURO 36.252
  • ALTIN 2993.811
  • ...

Bölgeyi ve dünyayı ateş çemberine dönüştürmeye kararlı olan işgalci siyonistlerin yayılmacı politikalarının farkına varan devlet aklı Gazze Şeridi, Batı Şeria, Lübnan ve Suriye’den sonra sırada İran ve Türkiye’nin olduğunu geç de olsa anladı ve “iç cepheyi güçlendirelim” düşüncesiyle hem CHP ile hem de “Kürt meselesi” ile ilgili yeni bir süreç başlatmaya karar verdi. Aslında CHP ile Haziran ayında “Normalleşme” adımları atılmış ancak akim kalmıştı.

1 Ekim’de, Meclis açılışında Bahçeli’nin DEM sıralarına gitmesi ve ardından MHP grubunda yaptığı “Öcalan gelsin DEM grubunda silah bırakma çağrısı yapsın” şeklindeki tarihi çağrısı ile yeni bir çözüm süreci umudu doğmuştu. Ancak başlaması beklenen süreç TUSAŞ’a yapılan saldırı ile ölü doğdu.

TUSAŞ saldırısı sonrası PKK’ya yönelik operasyonlar peş peşe gelirken, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer “PKK/KCK terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla gözaltına alındı. Sonra da tutuklandı ve görevden alındı. Daha Esenyurt’taki tartışmalar ve CHP’nin tepkisi devam ederken bu defa da 4 Kasım günü Batman, Mardin ve Halfeti belediyelerine görevden alma ve kayyum atanması gerçekleşti.

Halkımızın kayyum atamaları mevzusunda anlamadığı bazı konular var. Bunları halk adına soruyorum:

  • Madem bu şahıslar ceza alacak bir durumda iseler neden YSK bunlara onay verdi? Eğer yasada bir boşluk varsa neden düzeltilmiyor? Sürekli aynı sorunlarla neden karşı karşıya kalıyoruz?
  • DEM/HDP çizgisi neden sürekli olarak sabıkalı ve ceza alması kesin olan kişileri bilerek aday yapıyor? Neden sabıka ve sicili temiz kişileri aday yapmıyor?

Halk arasında sürekli olarak bu sorular soruluyor ve cevap aranıyor. Duruma bakılırsa iktidar partisi ve Meclis yasal sorunu isterlerse çoktan çözebilirlerdi ancak bilerek çözmüyorlar. HDP/DEM tarafı da kayyum atanacağını bilerek bu profildeki şahısları bile isteye aday yapıyor ve kayyum atanmasını aslında canı gönülden istiyor. Bu şekilde hem tabanlarını motive ediyorlar. Hem de Kandil’in savaş baronları adına halka, “Bakın biz siyasetle mücadele etmek istiyoruz ancak devlet buna izin vermiyor” algısı ve propagandası için zemin hazırlıyorlar.

Görüldüğü gibi ortada halkın ve özellikle esnafın mağdur olduğu bir “tiyatro” oynanıyor ve taraflar sorunu çözmek istemiyorlar.

Kayyum protestolarına baktığımızda halkın ilgi göstermediği açık bir şekilde görülüyor. DEM/HDP yöneticilerinin ve onlara desteğe gelen sol kesimin bütün kışkırtmalarına rağmen kendi tabanları dahi destek vermiyor. Destek vermeyen halkı ve esnafı cezalandırmak ve bezdirmek amacıyla kışkırtma ve sokak olaylarına yöneliyorlar.

2016 yılında ilk kayyum uygulaması başlarken birkaç gün gösteri yapılıp duruldu. 2020 yılında ortada bir şey olmamasına rağmen kayyum atandı buna rağmen hiçbir olay olmadı ve birkaç açıklama ile konu kapandı.

Peki, şimdi ne oldu da halkın ve tabanlarının desteği olmadığı ve olayları kabul etmediği halde neden şiddet tırmandırılmaya çalışılıyor.? DEM Partililer neye güveniyorlar? Geçmişe göre ortada bir fark var: CHP etkisi. Esenyurt ile başlayan süreçte CHP, DEM’in arkasında durarak onlara ‘gaz’ veriyor. İkincisi yerel seçim sonrası Van’da yaşanan olaylardan sonra CHP desteğiyle iptal edilen mazbatanın geri verilmesi DEM’lilere emsal oldu. Bunu baz alarak ‘kararı iptal edebiliriz veya en azından başka yere kayyum atanmasını engelleriz” diye düşünüyorlar. 

Sonuç itibariyle eğer DEM Partililer, CHP’ye güvenerek bu olayları kışkırtmaya ve halka zarar vermeye devam ediyorlarsa, geçmişte defalarca olduğu gibi yarı yolda terk edilecekler. Ne zaman akıllanacaksınız acaba? Vesselam…