Asrın Kerbela’sı Gazze!
İslam ve Müslümanların tarihi mezalimler, katliamlar ve soykırımlar ile doludur. Nedense hep zulme ve kıyıma uğrayan Müslümanlar ve ümmetin evlatları olmasına rağmen suçlanan ve hor görülen yine Müslümanlar oluyor.
Geçen hafta Bosna Hersek’de BM’nin sözde güvenli bölge diye ilan ettiği Srebrenitsa’da binlerce sivil Boşnak Müslümanın 11 Temmuz 1995 tarihinde BM gözetiminde Sırp vahşi katiller tarafından katledilmesinin yıl dönümü idi. Aradan 29 yıl geçmesine rağmen hâlâ yeni toplu mezarlar ortaya çıkıyor. Bugün Gazze Şeridi’nde Müslümanlara yönelik devam eden katliamlar ve soykırım o tarihte Avrupa’nın göbeğinde sırf Müslüman oldukları için Bosnalı kardeşlerimize uygulandı.
Hicri yılbaşına girdik ve 10 Muharrem Aşura gününü yâd ediyoruz. Dünya tarihine kara bir leke olarak geçen cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin efendimiz ve Ehli Beyt’ten 72 yareninin şehid edildiği Kerbela faciasının yıl dönümünde Hz. Hüseyin efendimizi ve yarenlerini anarken, maalesef bugün Gazze Şeridinde her gün yeni katliamlar ve yeni yeni facialarla güne uyanıyoruz. Hz. Hüseyin ve yarenleri Fırat’ın suyundan mahrum bırakılıp büyük bir zulümle şehid edilirken; bugün onun yolunu sürdüren Gazzeli Müslümanlar yiyecek, içecek, ilaç ve tedaviden mahrum bir şekilde abluka ve bombalar altında ölüm cenderesi içerisinde can veriyorlar. Ve tıpkı Hz. Hüseyin efendimiz gibi şehid olacaklarını bile bile cepheyi terk etmiyorlar. Fedakârlığın, inanmışlığın, adanmışlığın timsali olan Gazze halkı ve mücahidler, Hz. Hüseyin efendimizin mesajını ve davasını anlamış ve inanmış bir şekilde Gazze ve Kudüs davası uğruna feda-i can ediyorlar.
Ümmet Hicri 61. yılda Hz. Hüseyin efendimizi yalnız bırakmanın pişmanlığını ve acısını yüzyıllar geçmesine rağmen üzerinden atamadı. Maalesef bugün de ümmet olarak Yemen, Lübnan ve bölgedeki direniş grupları hariç Gazzeli kardeşlerimizi Kerbela’da olduğu gibi yalnız bıraktık ve bırakmaya devam ediyoruz. Bugün Gazze’de verilen mücadele ve fedakârlık; Kerbela’yı örnek alan ve İslam sancağını yüceltmeyi amaçlayan bir mücadele ve adanmışlıktır. Ümmet olarak bizler artık üzerimize çöken “elimizden bir şey gelmiyor” bahanesinden kurtulup silkinelim ve yöneticilerimizi harekete geçirelim. “Kûfe halkının” Hz. Hüseyin efendimize karşı yaptığı tavrın benzeri bir hale düşmeyelim.
“Heyhat minez zille (Zillet bizden uzaktır)” diyen Hz. Hüseyin’in davasını ve Kerbela mesajını anlamış ve idrak etmiş olsaydık ümmet coğrafyasında her gün yeni birer Kerbelalar yaşanmaz ve yeni Hüseyinlerimizi feda etmezdik. Eğer Kerbela’yı anlamış olsaydık zamanın Kerbela’sı olan Gazze’deki şanlı direnişi ve adanmışlığı da anlar ve onları yalnız bırakmazdık.
Bizim Gazze direnişi ve Kerbela mesajını anma şeklimiz matem şeklinde değil, kıyam ve adanmışlık şeklinde olmalıdır. Dün Kerbela bugün Gazze bir kıyam yeri, dün Aşura bugün Aksa Tufanı bir kıyam günüdür. Bu açıdan baktığımda göreceğiz ki; Aşura, ümmetin diriliş ve direniş günüdür. Aşura kıyamının anlaşılması halinde, İslam ümmetine özgürlüğün yolunu açacak, bütün ulvi değerleri bünyesinde barındıran insanlık tarihinin en şanlı kıyamı olduğu görülecek ve aynı ruhtan beslenen Gazze kıyamı ve direnişi de anlaşılacaktır.
Zulüm var oldukça her yer Kerbela, her gün Aşura!
Selam ve dua ile…