• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı zafer elde ederken, CHP ve Millet ittifakı tüm bileşenleriyle ağır bir yenilgi aldı. Seçimler sonrası Millet İttifakı ve bileşenleri seçim bozgunu psikolojisini üzerlerinden atamadı ve toparlanamadılar. CHP, İYİ Parti ve YSP’de iç hesaplaşmalar, yaprak dökümü ve kongre süreçleri başladı.

Seçimler sonrası CHP ve destekçisi olan siyasiler, yandaş gazeteciler ve sözde sanatçılar yenilginin faturasını tek başına Kemal Kılıçdaroğlu’na kesmeye ve istifasını istemeye başladılar. 12 gün boyunca istifa çağrılarına sessiz kalan CHP lideri, geçtiğimiz cuma akşamı Sözcü TV'de canlı yayında “icazetli” gazetecilerin sorularını cevapladı. Bu yayın ve açıklamalar sonrası CHP tarafında ve destekçilerinde tam bir şok ve travma yaşandı. Kılıçdaroğlu, kendini başarılı lanse etmeye çalıştı ve seçmeni özellikle de kırsaldaki seçmeni küçümseyen söylemleri ile siyaset adına tam bir skandala imza attı.

Kılıçdaroğlu, seçim kampanyasını ittifak ortakları ve İstanbul ile Ankara belediye başkanları ile birlikte yürüttüklerinin altını çizerek şöyle dedi: “…Türk siyasetinde önemli bir aşamayı kayıt ettik. Demokrasiye taraftar olanları, savunanları CHP bir araya getirdi. Bunlar unutuldu, bunların konuşulması lazım. İktidar olacağımızda neler yapacağımızı çalıştık, mutabakat metni hazırladık. Yeteri kadar anlattık mı, tartışılabilir. Öyle bir noktaya geldi ki toplumun her kesimiyle diyalog kurduk, her şeyi anlatmaya çalıştık. Toplumun her kesimini kucaklamaya çalıştık. Biz kazanacağımıza inanıyorduk. Sadece biz değil, neredeyse tüm anket firmaları söylüyordu. 6 lider ve 2 belediye başkanı arkadaşlarımızla alanlara çıktık mitinglerimizi yaptık…”

Konuşmasında dikkat çekici olan sonucun tek başına kendi sorumluluğunda olmadığını belirtmesi ve anket firmalarının kendilerini sürekli önde gösterdiğine işaret etmesi oldu. Bu açıklaması bölgemizde bilinen bir yaşanmış bir olayı hatıra getirdi. Şöyle ki:

Bir ağa, düğününde davul-zurnacının düğüne gelenleri coşturması ve düğünün güzel geçmesi halinde davul-zurnacıya iyi bir hediye vereceğini söyler. Bu teşvikle çalgıcılar adeta coşarlar ve düğünün sonuna kadar alacakları hediyeyi düşündüklerinden aynı tempo ile düğünün çok hareketli ve güzel geçmesini sağlarlar. Düğün bitince de ağaya giderek vazifelerini yaptıklarını ve ağanın vadettiği hediyeleri vermesini isterler. Ağa da onlara dönerek, “Hun ji me re xweş kirin, min jî ji we re xweş kir. Em bûne weka hev. De oxir be ji we re.” Yani: “Siz bize ‘hoş’ ettiniz. (Gönlümüzü hoş edip bizi mutlu ettiniz) ben de size ‘hoş’ ettim. Ödeştik. Haydi yolunuz açık olsun” der.

Evet, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına baktığımızda bu hikâyede olan manzaranın aynısını görüyoruz. Seçim öncesi aylarca “biz öndeyiz seçimi farkla kazanıyoruz.” Diyen muhalefet destekçileri ve yalakaları şimdi Kılıçdaroğlu’na hakaretlerde bulunup çekil diyorlar. Kazanacak aday denilince; “Kılıçdaroğlu kazanacak adaydır bu ittifakın mimarı o’dur” diyerek onu öne sürenler, şimdi Kılıçdaroğlu’na hakaret edip istifasını istiyorlar. İşin hakikati Kılıçdaroğlu tek başına seçime girmedi ki seçim bozgununun tek sorumlusu olsun? Yedili masa, İstanbul ve Ankara belediye başkanları da mitinglerde boy gösterdiler ve süreçte aktif rol aldılar. Dolayısıyla zafer olsaydı muhalefet komple zaferi sahipleneceği gibi, mağlubiyetin de hep birlikte sorumlusudurlar.

Aylardır hatta yıllardır söylenen neydi? Ak Parti ve Erdoğan gidiyor ve farkla kazanıyoruz diye algı oluşturdunuz. Anketçiler ve yandaş gazeteciler ile sanatçılar sizi buna inandırmaya çalıştılar. Amiyane tabirle karşılıklı olarak birbirinize ‘gaz’ verdiniz. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, “size hoş ettiler” ve siyasetinizi bunun üzerine kurguladınız. Algıların olguların önüne geçeceğine inandınız ve yanıldınız. Lakin düğün (seçim) sonunda seçmende size “hoş” etti ve hakikat duvarına tosladınız. Aslında CHP ve kitlesi patolojik olarak “Minomani” hastalığına tutulmuş ve yalanları gerçek gibi kabul etmeye başladığı için gerçekleri göremiyor. Öyle ki (affedersiniz) “Tuvalet terliği koysak kazanır” diyecek kadar seçmeninizi aşağıladınız. Lakin bunu söylerken aslında adayınızı da “Tuvalet terliği” derekesine indirgediğinizin farkına varmadınız?

Sonuçta muhalefet partileri ve destekçileri bozgunu birine yıkıp kendilerini temize çıkarmaya çalışıyor. Seçimi hep birlikte kaybettiniz neden kabul etmiyorsunuz? Kılıçdaroğlu’nu tek başına günah keçisi ilan ederek mağlubiyetin sorumluluğundan kurtulamazsınız. Siz de bu düşünce yapısı ve zihniyet oldukça her seçimi kaybetmeye mahkumsunuz.  Vesselam…