• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçtiğimiz Cuma günü 2021-2022 Eğitim Öğretim yılı karne töreni yapılarak 81 il ve 922 ilçede toplam 18 Milyon öğrenci karne aldı. Her yıl olduğu gibi protokol konuşmaları ve törenler yapılarak, yapılanlar ve yapılacaklar anlatıldı. Ancak eğitimdeki sorunlar yumağı olduğu gibi hatta artarak devam ediyor. Ve bu sorunları çözme iradesini maalesef göremiyoruz.

Geçen hafta da eğitim sistemi ve müfredatta olan sıkıntılara değinmiştim. Bu sorunun temeline indiğimizde; tek parti döneminde 27 Aralık 1949 tarihinde ABD ile imzalanan ve 13 Mart 1950’de yürürlüğe giren Fulbright Anlaşması ile eğitim sistemi ABD’ye teslim edildi. Böylece nesillerimiz hem zihniyet hem de “Karma eğitim” tuzağı ile bilinçli olarak inanç ve değerlerimizden uzaklaştırılıp, batı tipi bir nesil yetiştirmenin önü açıldı. Halen de bu sözleşme ve zihniyeti marifetiyle, ders kitapları ve müfredatta İslam düşmanlığını dayatan içerikler barındırma ve nesilleri İslam’dan uzaklaştırma amacına hizmet edilmeye devam ediliyor.

Aslında Milli Eğitim hiçbir zaman milli olmadı. Bu konuyu en güzel ve keskin ifadelerle dillendiren Türkiye'nin Einstein'ı olarak adlandırılan merhum Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu: “1923’ten 1945’e kadar İngiliz sömürgesiydik. 1945’ten sonra Amerikan sömürgesi olduk. Milli Şef İsmet İnönü 1947 tarihinde yaptığı Fulbright anlaşması ile Türk Eğitim Sistemini ABD’lilere teslim etti… Bir ülkeyi ele geçirmenin en keskin yolu, o ülkenin eğitim sistemini ele geçirmektir.” Diyerek konunun vahametini ifade etmiştir. 

Bu gerçeği farklı ifadelerle de olsa 20 yıldır iktidarda olan AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan defaatle: Türkiye'de her alanda çok büyük reformlara imza attık. İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim ve öğretimdir. Kültürdür”  diyerek itiraf etmiştir.    

28 Şubat 1997 Post Modern Askeri Darbesi döneminde sırf İmam Hatip Okulları orta kısımları ve Kur’an Kursları kapatılsın diye 8 yıllık kesintisiz eğitim ucubeliğine geçildi. Bu arada meslek liseleri de büyük bir darbe yedi. İslam’ı ortadan kaldırmayı hedef edinmiş bu darbeden sonra 2002 yılında iktidara gelen AK Parti hükümetleri 8 yıllık kesintisiz eğitim hezeyanına son verdiler vermesine yalnız, eğitim sistemi ve temel mantığına dokunulmadı. Hal böyle olunca sorunların çözülmesi mümkün değildir.

8 yıllık zorunlu eğitim yerine 4+4+4 diye 12 yıllık zorunlu eğitim getirildi. 6-7 yaşlarında çocuklar ailelerden alınarak okullarda ABD etkisindeki eğitim sisteminde birer robot ve sınava endeksli “at yarışı” moduna sokuldu. Ailelerden alınan çocuklar manevi açıdan ihmal edildiğinden; inancından, tarihinden ve toplum değerlerinden uzak bir nesil yetiştirildi.   

Eğitim sistemi ile ilgili bir başka sorun da 18-19 yaşına kadar çocuklar okullarda olduğundan sanayii sektörü, esnaf ve tarımda büyük bir boşluk oluştu. Çıraklık ve kalfalık tarihe karıştı. Birçok meslekte ustalar artık mesleği devam ettirecek çırak bulamadılar ve meslekler bir bir ortadan kalktı. Gençler hep üniversiteyi kazanma ve devlette çalışmaya yönlendirildi. 19 yaşına gelen bu çocuklar bütün melekelerini kaybedip küçüklükten beri meslek öğrenmedikleri için, liseyi bitirip te sınavı kazanmayınca ya askere gidiyor veya ortada kalıyorlar.

Köylerde oturanlar da 28 Şubat ürünü “taşımalı eğitim” saçmalığı ile şehirlere taşındı. Tarımda da aynı sorun olduğundan köyler ya boşaldı ya da sadece yaşlılar kaldı. Şehirleri gören çocuklar bir daha köye dönmek ister mi? Şehirde rahatlığa alışan gençler ziraat ve hayvancılıkla uğraşır mı? Böylece köyler boşaldı, tarım ve hayvancılık darbe aldı. Sonuçta nesillerimiz ne ziraat ve hayvancılık ne de sanayii ve üretim alanlarında meslek öğrenemediklerinden; köylerdeki gençler tarım ve çiftçilik yapmadıkları gibi, şehirdeki gençler de asgari ücret ve üzeri maaşla sanayii ve diğer üretim merkezlerinde çalışmıyorlar.

Sanal âlemin etkisiyle hayatı kolay zanneden ve tepeden inme başarı hikâyelerini gerçek zanneden nesiller çalışmak ve yorulmak istemiyor. Bu boşluğu Suriyeli, Afgan ve diğer mülteciler doldurunca da işimizi elimizden alıyorlar diye kızıyoruz.

Sonuç itibariyle bütün bu sorunların kaynağının, özgür bir toplum ve devlet olmamızın ve geleceğimizi garantiye almamız için ABD ve batılı ülkelerin hegemonyasında olan anlaşmaların ivedilikle iptal edilip, sonuçlarının ortadan kaldırılması ve yerine inanç ve değerlerimize uygun bir eğitim sistemi ve müfredatının getirilip, eğitimin sömürüden kurtarılması elzemdir.

Selam ve dua ile…