Hz HÜSEYN'İ NASIL ANALIM?
"Hüseyin Efendimiz'i (Allah kendisinden razı olsun) katleden, katledilmesinde yardımcı olan, buna rıza gösteren kimlerse; Allah'ın, O'nun meleklerinin ve insanların tümünün laneti onların üzerine olsun! Allah Teala bunu temizlemek için yapacağı, vereceği hiçbir şeyi indinde kabul etmesin!"
Bu sert sözler, Mecmu'ul Fetava isimli meşhur eserinden alıntı yaptığım İbni Teymiye'ye ait.
Malum İbni Teymiye Ehli Sünnet içerisinde, Şia’ya çok daha katı yaklaşıma sahip olduğu iddia edilen, bu anlamda başkalarının tercihi ile 'uç noktada' diye gösterilmeye çalışılan biri.
'Uç noktadaki' böyleyse, diğerlerini siz hesaplayın!
Evet, Ehli Sünnetin bütününde aşırı denebilecek bir Ehlibeyt muhabbeti söz konusudur.
Zaten tarih boyu Sahabenin Ehlibeyte karşı, Ehlibeytin de Sahabeye karşı gerçek bir sıkıntısı olmamıştır.
Bunu düşünmek bile onlara büyük bir zulüm addedilir.
Alın size Ehlibeytin Sahabe ile özellikle de Raşit Halifeler ile sorunu olduğu yalanını öne sürenlere karşı müthiş cevap:
Hüseyin Efendimizin şehid olduğu Kerbela'da beraberinde şehid edilen bazılarının isimlerine bakın:
-Ebubekir Bin Ali. Hüseyin Efendimizin kardeşi.
-Osman Bin Ali. Hüseyin Efendimizin kardeşi.
-Ebubekir bin Hüseyin. Hüseyin Efendimizin oğlu.
-Ömer Bin Hüseyin. Hüseyin Efendimizin oğlu.
-Osman Bin Hüseyin. Hüseyin Efendimizin oğlu.
-Ebubekir Bin Hasan. Hüseyin Efendimizin yeğeni.
-Ömer Bin Hasan. Hüseyin Efendimizin yeğeni.
Diğer taraftan bugün İslami vasat ana akımı temsil eden Ehli Sünnet tabiri kullanıldığında doğal olarak ilk akla gelenler, Ehli Sünnetin fıkhi mezhepleri denince insanların asırlardır intisab ettiği mezheplerin imamlarıdır.
Kısaca göz atalım:
İlki: İmam Ebu Hanife.
İmam Ebu Hanife Ehlibeytten İmam Zeyd Bin Ali'nin kıyamına destek vermiş olması münasebetiyle dönemin cebbar yöneticilerince (hapis dahil) cezalandırılmıştır.
İkincisi: İmam Malik.
İmam Malik "Baskı altında, rızası olmadan tasarrufta bulunan kişinin bu tasarrufunun geçerli olmadığı" hükmünü içeren Hadis-i Şerifi rivayet etmeyi sürdürünce; bunun, kıyam eden imamlara destek anlamı taşıdığını görüp korkan dönemin zalim sultası onu bu Hadisi rivayet etmekten men etmek istemiş, lakin yapılan bütün ısrar ve tehditlere rağmen geri adım atmayınca, Medine İmamı unvanıyla meşhur İmam Malik işkenceye uğramış, kolları omuzlarından çıkıncaya kadar askıda tutulmuştur.
Üçüncüsü: İmam Şafiî.
İmam Şafiî, Ehlibeyte muhabbetin kendileri için en büyük sıkıntıyı teşkil edeceğini bilen dönemin zalim sultanları ve etraflarındaki bel'amların korkutmaları ve yaygaralarına kulak asmamış ve şu tarihi sözü söylemiştir:
"Eğer Muhammed'in Ali beytini sevmek rafızilik ise ben en büyük rafızi olduğumu ilan ediyorum!"
Diğer taraftan, Raşid Halifelerimizden sayılan Ömer Bin Abdülaziz, halife olur olmaz Ehlibeyte yönelik haksızlıklara karşı çıkmış, o döneme değin minberlerden Ehlibeyte yönelik yapılan sövgüleri ortadan kaldırmıştır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Doğrusu, bunları söylemeye bile esasen gerek yoktur.
Zira mesela, "Ben buna karşılık sizden hiçbir ücret talep etmiyorum, sadece yakınlık sahiplerini sevmenizi istiyorum" ayetinde geçen, Peygamber Efendimizin bu sözünü, önemli oranda Ehli Sünnet uleması "Ehlibeyti sevmek" diye tefsir etmiştir.
Yine, "Ehlibeytim hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum!" şeklindeki Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam'ın Hadisi, Ehli sünnet kitaplarında hep rivayet edegelmiştir.
Daha ötesi, asgari düzeyde bütün namazlarda Peygamber'(sav)in âline Salât ve selâm etmek zorunludur.
Hatta Ehli Sünnet nezdinde, Ehlibeyti sevmemek asgari düzeyde fasıklık sebebi olarak görülmüştür.
Evet, bu gibi şeyleri ifade etmek bile aslında yersiz iken, Ehli Sünnet denince akla gelen büyük selefimizin, yönetimi gasp etmiş sulta sahipleri ile alakaları olmamasına ve tam tersine onlar tarafından zulme uğramış olmalarına rağmen, maalesef, bilinçli olarak Ehli Sünnetin Ehlibeyti sahiplenmediği algısı oluşturulmuş ve acı ki, çağımızda önemli oranda zemin bulmuştur.
Ehlibeytin yaşadığı en büyük acı denince akla ilk gelen, Hüseyin Efendimiz ve beraberindekilerin şehid edildiği Kerbela vahşetini sadece Şia’nın sahiplenmesi ciddi bir problemdir.
İşin buraya gelmesinde herhangi bir taksiratı olsun olmasın şu an Kerbela ve Hüseyin'i sahiplenmekten geri durmak Ümmet arasında var olan ayrılığı daha da fazla arttırmaya katkı sunmaktadır.
Bu münasebetle biz Ehli Sünnete düşen, Aşura'da Hz. Hüseyin'i layıkıyla anmaktır.
Anmaktan kastım, asla matem ya da tasvip etmediğimiz merasimler değil, bilakis Hz. Hüseyin'in bayraktarlığını yapmış olduğu şekliyle, zulme karşı rıza göstermeme geleneğini sonuna kadar taşıdığını ilan etmektir.
Bilinmelidir ki, Hüseyin Efendimizi olması gereken şekliyle anmayanın, olmaması gereken şekliyle anılmasından rahatsız olmaya hakkı olmayacaktır!
(Aşura vesilesiyle, bir kaç senedir yayınladığım yazı...)