• DOLAR 34.538
  • EURO 36.548
  • ALTIN 2895.752
  • ...

Biz burada sallanıyoruz; ama asıl sarsıntı Mısır'da.

Geçen hafta Cuma akşamından itibaren Kahire'de başlayıp ülkenin her tarafına yayılan gösteriler Mısır ve belki oradan da dünyanın gündemine damgasını vurmuş durumda.

Batının, Sisi'nin basiretsiz, vahşi idaresini artık taşıyamaz hale geldiğini önceki yazıda ifade etmeye çalışmıştım.

Bu durum Batıyı farklı alternatifler aramaya zorluyor.

Zira bu son gösterilerde de net bir şekilde görüldüğü üzere, halk bu yükü bu şekilde kaldıramıyor.

Belki sürpriz olan, bir anda bu denli gösterilerin gerçekleşmesiydi.

Geçen haftadan bu yana anladığımız kadarıyla Sisi'nin gidip de yerine gelecek kişinin halk tarafından kabul edilmesi veya ciddi itiraz edilmemesi için olabildiğince az zararlı bir geçiş düşünülüyor.

Zaten orduyla çalışmış Muhammed Ali'nin öne sürülmesi de ordu içerisindeki savaşı yansıtıyor.

Evet ordunun en az önemli bir kısmının Muhammed Ali ve benzeri hususlar üzerinden Sisi'nin gidişi ile ilgili çalışma içerisine girdiği, gerçeğe yakın kuvvetle muhtemel.

Ancak İsraillilerin 7 senedir "stratejik hazine" diye nitelendirdiği, Amerika'nın da bizzat başkanlarının dilinden "en favori" olarak ilan ettiği bu adam gibi hain ve her türlü pis işleri yaptırabilecek başka birini bulamayacaklarını hesapladıklarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Öyle anlaşılıyor ki İsrail, kesinlikle Sisi'nin gitmesini kabul etmiyor. Bu siyonist istek, lobiler üzerinden de Amerika başkanlığının politikası haline getiriliyor.

Amerika Başkanının gösterilerle ilgili ona "tam destek verdiğini" açıklaması Sisi için ciddi bir moral ve destek anlamına gelir mi bilmiyorum. Lakin şimdiden ciddi tasfiyelere başladığı görülüyor.

Doğrusu Muhammet Ali'nin yayınladığı videolar ve ifşa ettiği sırlar başladığı gibi Sisi, Etiyopya'nın, tartışmalı şekilde Nil üzerinde inşa etmek istediği Nahda Barajı gibi 'milli' bir sorunu ısıtıp yeniden gündemleştirme yoluna baş vurmuştu.

Hatta son dönemlerde uzun süredir medya mecralarında dolaşan ve şimdiye dek haklarında hiçbir işlem yapılmamış yolsuzluklarla ilgili yeni yeni soruşturma açıldığı haberleri de gelmeye başladı.

Ayrıca Sisi'nin yoğun bir temizlik çalışmasına gireceği de konuşuluyor. Bu bağlamda, en tepedeki Genelkurmay Başkanı başta olmak üzere birçok katmanda ciddi operasyon ve değişikliğin yapılacağı söyleniyor.

Bu süre içerisinde onlarca subay hakkında son gösteriler ve etrafındaki hususlarla ilgili soruşturma da beş gündür açılmış bile.

Dediğim gibi Sisi bunu fırsata çevirip hem kendisi için baş belası sayılabilen birçok kişiden kurtulmak, hem de bu yolla halkın tepkisini dindirmek istiyor.

Bunu başarır mı bilinmez, ancak ayaklanmış halkın buna razı olacağı ihtimali pek yerinde görünmüyor.

Batıya gelince, Sudan deneyiminden sonra İslamcıları dışlayarak kendileriyle çalışabilecek, toplumun sol ve liberal denebilecek katmanlarını destekleyerek yeni bir yönetim inşa etme arzularının depreştiğini kestirmek zor değil.

Ancak bu tarz bir rüya görüyorsa Batı, Mısır'la Sudan arasındaki farkı önemsememişliğin ceremesini çekmeye de hazır demektir.

Zira Sudan'daki gibi 30 sene yönetimi elinde tutmuş ne bir İslamcı iktidar, ne de örgütsüz bir halk söz konusu Mısır'da.

İslamcılara gelince, İhvan ve İslami hareketlerin Mısır'daki olayların hakikatini anlamaya çalıştıklarını söyleyebiliriz.

Görüştüğüm İhvan kaynakları Batının desteklediği ordu kliklerinden hangisinin diğerine baskın geleceğini kestirmenin güç olduğunu söylüyorlar.

Ama şurası kesin ki, çıkarılmış kılıçların tekrar kınına sokulması zor görünüyor.

Mısır halkına gelince, ciddi bir ekonomi ve özgürlük sıkıntısı ile karşı karşıya bulunan halkın, sıkıntıları kim giderirse, yönetimi onun almasını isteyeceği söylenebilir.

Zira bu kadar sıkıntı yaşamış toplum, çatışmanın ve bunun beraberinde getirdiği ekonomi ve güvenlik açığının daha fazla artmasını da istemeyecektir.

Evet, bu işin neticede nereye varacağını bilemem.

Lakin şunu yakinen biliyorum ki, Merhum Mursi'yi devirmek için hainliğe doğrudan veya dolaylı destek olanlar çok kısa sürede aynı hıyanetin ğadrine uğradılar ve bu böyle de devam edecektir.

Herhalde Üstad Nursi'nin şu sözü kifayet eder:

“Beni öldürdükten sonra yaşayamayacaksınız. Kahhar bir el ile, cennetiniz ve mahbubunuz olan dünyadan tard edilip ebedî zulümata çabuk atılacaksınız. Arkamdan, pek çabuk sizin nemrutlaşmış reisleriniz gebertilecek, yanıma gönderilecek. Ben de huzur-u İlâhîde yakalarını tutacağım. Adalet-i İlâhiye onları esfel-i sâfilîne atmakla intikamımı alacağım.

Ben rahmet-i İlâhîden ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak!”