BATI SİSİ'Yİ SİLİYOR MU?
Hafta sonu İstanbul'da İhvan-ı Muslimin'in uluslararası kongresi vardı.
Yüzyıla yaklaşan ana İslami hareket İhvan-ı Müslimin'in, fikri anlamda görüşlerini kapsamlı bir şekilde serdettiği ilk konferansı imiş.
Yirmiyi aşkın devletten katılımcıların bulunduğu toplantıda,
"İhvan'ın dünden bugüne sabitelerini muhafaza etmesi ve İslâm'ın uygun görmüş olduğu çerçeve içerisinde toplumda revaç da bulan güncel duruma göre yöntemlerdeki değişim ve gelişimler"
ele alındı ki, epey istifadeli geçtiğini söyleyebilirim.
Evet İhvan'ın uluslararası anlamda fikriyatını masaya yatırdığı ilk toplantı olma özelliği dışında kuşkusuz bir de programın psikolojik bir anlamı da vardı.
En önemli mesajlarından biri Mısır başta olmak üzere diktatör rejimlerine ise eğer, önemli bir mesajı da İhvan'ın kendi içerisindeki müntesiplerineydi herhalde.
Zira İhvan bazı bağımsız gözlemcilerin analizlerine göre tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşıyor.
Malum, darbeden sonra İslami hareketlerin yaşadığı rejim vahşetine karşı gösterilmesi gerekli tepkiler ve yöntemlerle ilgili İhvan içerisinde de ciddi tartışmalar baş gösterdi.
Hatta başını, hareketin Yüksek İcra Kurulu başkanı Muhammed Kemal'in çektiği ve daha çok gençlerin desteklediği bir akım gelişti ve de yayıldı.
Sonradan rejim güçlerince katledilen Muhammed Kemal vahşi rejimin gaddar uygulamalarına karşı daha farklı savunma stratejisi geliştirdiğini ilan etmiş ve dolayısıyla beraberinde kısmî bir bölünmeyi de getirmişti.
İşte tam da bu olaylar içerisinde sanırım İhvan, fikriyatını İslami temelde tekrar masaya yatırma ve sabitelerinden vazgeçmemesinin ne anlama geldiğini tekrar bütün kamuoyuna sunma ihtiyacı da hissetti.
Öyle sanıyorum ki, bazı yöntemlerde değişiklik ihtiyacı sadece onun ana ayağı olan Mısır koluyla sınırlı olmayıp başta Suriye ve Lübnan olmak üzere önemli kısımları için de konuşuldu ki, pratikte uygulanan bazı şeyler de gözlemlenebiliyor.
Ancak kuşkusuz en önemli mesajlardan biri de diktatör Mısır rejimineydi.
Bütün baskılara rağmen İhvan'ın başından beri ifade ettiği görüşünden geri adım atmamışlığı tek başına rejim için bir yenilgi anlamına geliyor.
Hele de mühim bir İslam ülkesi olan Türkiye'nin en önemli kentinde toplanıp uluslararası kamuoyuna güçlü mesaj verecek bir durum söz konusu iken…
Ancak sanırım bugünlerde Sisi'yi asıl meşgul eden husus, bundan öte kendisi, karısı ve etrafındaki dar çevresinin astronomik yolsuzluklarıyla ile ilgili dünya kamuoyuna sızdırılan skandallar.
Mısırlı meşhur işadamı ve aktör Muhammed Ali'nin İspanya'ya kaçıp Sisi ve çevresindekilerin devasa saray yolsuzluklarıyla ilgili itirafları Mısır kamuoyunu sarmış durumda. Sosyal medya platformlarının en üst sırasını bu konular işgal ediyor.
En son, bugünkü Cuma namazından sonra yapılması çağrısında bulunulan muhtemel gösteriler öyle görünüyor ki, bunların uykularını kaçırıyor.
Zira Kahire'de ulaşım derken ilk akla gelen bazı metro istasyonları beklenmedik şekilde bir ay sürecek bir bakıma alınmış.
Kuşkusuz Batı bu tarz vahşi katliamları yaptırabileceği kişilerin çok düşük karakterli insanlar olduğunu bildiğinden, bunlarla ilgili çok uzun süre hesap yapılamadığının farkında.
Bu münasebetle Sisi'ye bir alternatif bulmuşsa gözden çıkaracağını tahmin etmek zor olmuyor.
Zaten halk dilinde 'katır' anlamına gelen Sisi'nin de, bırakın Firavun'a öykünmeyi, aşağılık düzeyde bir Samiri bile olamadığı ortada. Bilmiyorum, belki de Batı Sisi'nin fişini çekecek ilk hareketi yaptı.
Önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz inşaallah.