• DOLAR 34.466
  • EURO 36.583
  • ALTIN 2925.299
  • ...

       Güncel ve siyasetle aşırı uğraş ve ilginin; şuurlu ve mutedil İslamî çalışmanın, fert ve yapı olarak merkezdeki ‘temel iş’ olan ‘dava-davet’ten uzaklaşması veya en azından o hizmeti yeterince ifa etmeyişine sebep oluşu, vasat İslami anlayış ve hareketin felsefesinde kronik bir sorun.

        Zira, çok muhlisâne niyetlerle ‘Bismillah’ edilmiş çalışmaların; mezkur problem nedeniyle, çoğunlukla da dünyevileşme ve popülizme batıp misyon erozyonuna uğrayarak tamamen başkalaştığı ve çok daha kötüsü, temel mesele olarak ifade ettikleri amacın, hem de tam tersine hareket ettiği bir hale dönüştüğü, maalesef, bir vakıa olarak önümüzde duruyor, hem de gözlerimize batarcasına.

       Diğer yandan bunu tamamen ihmal ederek veya asgari zorunlu şekliyle yerine getirmeme yönelimiyle çalışmayan yapıların, en iyi ihtimalle etkisizleşip bir bakımdan da marjinalleştiği, hatta –yazmaya elim varmıyor- Müslüman toplumların artık en kırmızıçizginin dahi aşılmasını dahi rahatça kabul etme boyutlarına ulaştığı bir durumda zulüm ve dünya ehli egemenlerle beraberce yürüyebildiği bir garabete savrulduğu da herhalde inkâr edilemeyecek netliktedir.

       Zira insanın ve yaşadığı kâinatın –en basitleri dâhil- her şeyiyle ilgili ve de tümüne düzen veren İslam dinine davet, toplumlarla tüm ahval ve sorunlarında da iç içe olacak bir şekilde, ancak gerçekleştirilebilir.

       Demek tam bir denge lazım.

       Evet, bir yandan her şeyin sadece O’nun takdirinde olup tam bir tevekkülle ve de dünyaya taalluk eden işlere çok hırslı olmaksızın bir terbiye ile birey yetiştirmeli…

       Bir diğer yandan ise tek bir toplumsal alanı dahi, Vasat dini anlayış dışındakilere terk etmeyecek bir şekilde –ferdin şahsı değil, davetin manevi şahsı için- tam bir netice elde etme hırsıyla çalışmalı…

       Savaşan Rumlar ve Perslerden kimin kazanacağı hususunda, sonradan birinci halife olacak Ebubekir Efendimiz (ra)’i bahse dâhil edecek kadar güncelle alakalı olan Efendimiz (sav)’in bu durumu; belki daha da önemlisi, hem de tamamen ‘kendi zamanına ait’ diye değerlendirilebilecek güncel bir meselenin vahiyle Kur’an’a dâhil edilmesi, üstelik bu olayın, içinde geçtiği sureye ismini vermesi, sanırım epey bir ders ile doludur bu bağlamda…

          Tevafuka bakın ki; bazı rivayetlere göre, en son Rumların galip geldiği savaşın vuku bulduğu gün, İslam ordusunun ilk büyük savaşı olan ve bugün yıldönümünü idrak ettiğimiz Büyük Bedir zaferine denk gelmekte.

        İnşallah bu günler ve bu Ramazanlar hem ufuklarımızı, hem de önümüzü açmaya devam edecektir.