• DOLAR 34.551
  • EURO 36.243
  • ALTIN 3000.421
  • ...

Hamd, âlemlerin Rabbine; salât ve selâm da O`nun pak Rasûlüne olsun.

Samimiyet ve ciddiyet, asrımızın yanlış anlaşılan kavramlarının başını çekiyor. Hemen her alanda, her ortamda, her oluşumda bu böyle maalesef. İşin garibi, evlilik hususunda da samimiyet ve ciddiyet, yanlış anlaşılan ve kullanılan kavramlar.

Samimi;  içten demektir. Bu açıdan bakıldığında, eşler adeta birbirinin içinde olacak; daha yüzüne bakmadan, göz göze gelmeden anlayabilecek eşinin sıkıntısını. Anormal bir durum olduğunda anlayacak hemen, bilecek ki eşinin bir sorunu yahut tam tersi, bir mutluluğu var. Hemen paylaşmak isteyecek. Bu fark edilmek de, eşler arasındaki aşk ve muhabbeti artıracaktır biiznillah. O anormal durumu hissetmek de Allah`ın izniyle değil mi zaten?

Samimi… Yani içten… Yani kalbinin içinde yaşatacak eşini. Ona bir sıkıntı dokunsa, kalbinde hissedecek kilometrelerce uzakta bile olsa…

Samimi bir bağla bağlanılırsa eğer, hislerin ulaşamayacağı yer yoktur. İsterse dünyanın öbür ucunda olsun, insan eşini kalbinde yaşatıyorsa, onun hüznünü veya mutluluğunu, darlığını veya bolluğunu, hatta ne düşündüğünü bile kalbinde hissedebilir Allah`ın izniyle…

Gelelim ciddiyete… Üstad Bediüzzaman`ın tabiriyle ‘samimi ve ciddi bir hürmet` olmalı eşler arasında. Bu öyle bir hal ki, ne samimiyet ciddiyeti içine alıp yok edecek, ne de ciddiyet samimiyeti ezecek. Hem samimi hem ciddi olma durumunu, bir yumurtaya benzetebiliriz. Yumurtanın sarısı ve beyazı vardır ve bu ikisi birbirinin hakkına tecavüz etmez. Ne sarı beyaza baskın çıkar, ne de beyaz sarıya. İkisi aynı kabuğun içinde yaşar giderler.

Eğer bunları uygun bir ortama koyarsanız, yani bir tavuğun altına, ortaya yepyeni, cıvıl cıvıl bir canlı çıkar.

Eğer ciddiyet ve samimiyetten müteşekkil yumurtayı, muhabbet cezvesinde, aşk ateşinde ve su gibi latif duygular içerisinde haşlarsanız, çok şifalı bir gıda olur. Ne yumurtanın beyazı tek başına tam bir gıda verir, ne sarısı. Yani ne hep samimi olmak iyidir, ne de tam ciddiyet.

İkisi birbiriyle karışırsa, yani içten bir ciddiyet olursa –tıpkı çırpılmış yumurta gibi- işte onu istediğiniz yerde kullanabilirsiniz. Artık ister kek yapın onunla, ister böreğin üstüne sürün, ister bayat ekmeklerinizi yani bayatlamış ilişkilerinizi tazeleştirmek için kullanın, ister direkt olarak gönül tavanıza döküp kızartın. O her halükarda tat verecektir Allahın izniyle…

Ciddiyet ve samimiyet dengesini tutturmak zorundayız. Toplumsal bütün ilişkiler ve ortamların olduğu gibi, ailemizin de saadeti buna bağlı. Yoksa -Allah muhafaza- ya aşırı sertlikten kırılacağız yahut laubalilikten ve gevşeklikten dolayı eriyip, ezilip gideceğiz.