• DOLAR 34.752
  • EURO 36.649
  • ALTIN 2958.133
  • ...

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne olsun.

3 Ağustos günü Şehit İsmail Heniyye’nin vasiyetini yerine getirmek üzere yola çıkarken, özellikle de bizimki gibi çok parçaya bölünmüş bir şehirde kaç yüz kişi toplanacağımızı merak ediyorduk. Yine yüz-iki yüz kişi bir araya gelip slogan atıp geri mi dönecektik? Yine her camia kendi belirlediği yerde, kendi üye ve gönüllüleriyle mi toplanacaktı? Birkaç kuruluş hariç genelde birbirinin programına katılan olmaz buralarda.

Alana vardığımızda, erken de gitmemize rağmen çok büyük bir kalabalıkla karşılaştık. Homojen bir topluluk değildi bu. Yani hemen hepsi şöyle giyinmiş, böyle örtünmüş kimseler değildi. Başı açık, hatta kısa kıyafetler giyinmiş kadınlarla hep bir ağızdan aynı sloganları atıyorduk: “Zalimler için yaşasın cehennem!” “Oluk oluk kan aksa, kurtulacak el-Aksa!” “israil’le ticaret, Filistin’e ihanet…” gibi bir sürü slogan… Ciğerlerinden gelen bir yanık sesle nasıl da bağırıyordu herkes.

Adana’nın en kalabalık caddesi olan Çakmak’tan geçerken birkaç kez attığımız bir slogan kimilerinin alaycı, kimilerininse manalı bakışlarına neden oldu. Zaten -acizane- bu slogandan hiç hazzetmedim ve değiştirilmesini istiyorum ama nasıl değiştirilir bilemiyorum.

Fazla merakta bırakmadan söyleyelim: “Müslüman uyuma! Kardeşine sahip çık!” Sahi, Gazze’ye, Filistin’e ya da dünyanın herhangi bir yerindeki bir mazluma sahip çıkmak için Müslüman olmak şart mı? Gözler önünde naklen yapılan katliamlara karşı bir duruş sergilemek için insan olmak yetmiyor mu? Dört semavi dine göre hepimiz kardeş değil miyiz? Haydi dinden konuşmayalım, dinsiz toplumlar için söyleyelim: Hepimiz insan değil miyiz? O halde demeliyiz ki: “İnsan uyuma! Kardeşine sahip çık!”

Tolstoy der ki: “Acı duyabiliyorsan canlısın. Başkasının acısını duyabiliyorsan insansın.” 3 Ağustos’ta alanda bir hayli insan gördük. Program bittiğinde açık saçık bir kadın diğerine tekel bayiini göstererek diyordu ki: “Ben sana demedim mi kapanır diye? Bak işte kapanmış.” Diğeri de üzülerek karşılık veriyordu. Anlaşılan, birisi program bitmeden alalım demiş. Diğeri de eve giderken alırız demiş ve alamadılar.

Mazlumlara sahip çıkmak için Müslüman olmak gerekmiyor. Kaldı ki günümüzde Müslüman dediğimiz bazı ülkeler Filistin’e sırt dönmüş, batılı insanlar ise sahip çıkmış durumda. Gazze’ye destek olmak için içkiye tövbe etmiş olmak da gerekmiyor. Tesettürsüz olmak, namaz kılmamak gibi birçok şeyi de ekleyin. Bunların hiçbiri gerekmiyor. İnsan deli olmasa, çevresinde olup bitenlerin farkında olsa yeterli. Elbette güzel insanların, kalbi mazlumlarla atan kimselerin Allah’ın rızasına uygun yaşamasını isteriz ancak her şey nasip.

Ashabdan bir zat Rasulullah’a (aleyhisselatü veselam) sorar: “Ya Rasulallah! Ben cahiliye döneminde bir sürü kızın diri diri gömülmesini önledim, bana bundan dolayı mükâfat var mı?”

Efendimiz (aleyhisselatü veselam) cevap verir: “Senin mükâfatın, İslam’la şereflenmendir.”

Rabbim hepimizi dosdoğru yoluna iletsin. Âmîn…