• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Gazze meselesi ile gündeme gelen boykot bir yana, bu hafta tüketim konusunda alıştığımız ve pek de dikkatimizi çekmeyen bir meseleye değineceğiz inşâallah. Meseleye geçen hafta şahit olduğum bir diyalogla başlamak istiyorum.

Dolmuştayız. Yolcunun biri ineceği yere yaklaşınca “Kahve dükkânında indirir misiniz?” dedi. Şoför bir dükkân adı söyledi. Kadın, hayır o değil, dedi. Dolmuşçu bir isim daha söyledi. Kadın son çare olarak, ineceği dükkânın adını söyledi ve indi.

Bunlardan birisi yolun bu tarafında. Işıklardan karşıya geçince diğeri ve iki dükkân sonra da üçüncüsü var. Ne ilginçtir ki hepsi de iş yapıyor. Şöyle bir dışarıdan baksanız, evinde kahve yapan kimse kalmamış dersiniz. İnsanlar birbirlerini çay ve kahve içmek için evine değil, kahve dükkânına çağırıyor artık. İki paket kahve fiyatına bir bardak kahve içiliyor. Bitki çayları bile 100 liradan başlıyor. Sizce de bu işte bir terslik yok mu?

Biz ne ara bu kadar müsrif olduk? Bırakın Afrika’yı, Gazze’yi, Yemen’i. Kendi mahallemizde dahi onlarca yoksul varken, evde de yapabileceğimiz keyfi bir şey için her gün yüzlerce lira harcamak hangi aklın kârı? Boykot markası veya değil; israf israftır ve “Allah israf edenleri sevmez.”  (A’raf, 31)

Kahvenin uyarıcı olduğunu ve psikolojik rahatsızlıklara iyi gelmediğini de göz önünde bulundurmak lazım. Kahve türlerine bile psikolojik rahatsızlıkların İngilizce isimlerini vermişler. Anksiyete, depresyon gibi türleri var ve bunları içenler var. Haliyle psikolojiler bozuluyor ve antidepresanlar şeker gibi satılıyor. İnsanı uyandırmak ve vücudu uyarmak dışında hiçbir faydası olmayan, hatta birçoğunun içinde kahve bile bulunmayan, fındık kabuklarının yakılmasıyla elde edilen bu içecekleri içmek ne kadar anlamlı sizce? Bir adet elma da aynı amacı gerçekleştirebiliyorken kahvenin bağımlılık derecesine gelmiş olması gerçekten içler acısı bir durum.

Psikolojik rahatsızlıklar gibi demir eksikliği de ön sıralarda yerini alıyor. Bunun da en büyük nedeni fazla çay ve kahve tüketimi. Sokaklar kahve kokusundan geçilmiyor. Bu güzel. Zira kahve kokusu, çikolata kokusu gibi insandaki mutluluk duygusunu uyandırıyor. Ancak kullanımı öyle değil.

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır demiş atalarımız. Merak ediyorum o kırk yıl hatırı olan kahve, emeğinden dolayı mı yoksa markasından dolayı mı o denli kıymetli idi. Günümüzde kahvenin hatırı ne kadardır? Kahvenin türüne göre değişir mi? Kişinin içinde enva-i çeşit katkı maddesi olan bu meşhur piyasa kahvelerini en sevdiklerine ikram etmesi iyilik midir yoksa kötülük müdür?

Biz sadece kahve üzerinden konuştuk ancak israfın derecesi çok daha büyüktür. Devletin ileri gelenleri başta olmak üzere israf üzere yaşayan herkes kendine bir çekidüzen vermelidir. Zira dünya üzerinde milyonlarca aç varken yapılan bu harcamaların vebali ağırdır. Vesselam.